kollarım

listen to the pronunciation of kollarım
Турецкий язык - Английский Язык
arms
plural form of arm

We laid down on the snowbank and moved our arms up and down to make snow angels.

Third-person singular simple present indicative form of arm

If the Duke arms himself for war, the king will not sit by idly!.

The heraldic insignia of a person who has received an Award of Arms or higher level armigerous award, or the heraldic insignia of a branch See also Badge and Device
weapons
1 An emblem made of recognizable symbols that denote a country, state, political subdivision, or some other organized body As an example, the Arms of the United States consists of an eagle clutching an olive branch in its right claw and arrows in its left claw The motto "E Pluribus Unum" (out of many, one) is inscribed on a ribbon held in the eagle's beak 2 In heraldry, armorial bearings of a family, consisting of figures and colors borne in shields, banners, etc , as marks of dignity, and descending from father to son See "coat of arms "
Anything which a man takes in his hand in anger, to strike or assault another with; an aggressive weapon
Coat of arms, a pricelist shorthand
Adjustable rate mortgages
They create a frame that draws the eye to the isolated movements of the hips They also move in sinuous, snake-like fashion, or in graceful curves around the body
Noun A heraldic design
In the Bayeux tapestry, the Saxons fight on foot with javelin and battle-axe, and bear shields with the British characteristic of a boss in the centre The men were moustached
The ensigns armorial of a family, consisting of figures and colors borne in shields, banners, etc
Adjustable rate mortgage A mortgage that features predetermined adjustments of the loan interest rate at regular intervals based on an established index The interest rate is adjusted at each interval to a rate equivalent to the index value plus a predetermined spread, or margin, over the index, usually subject to per-interval and to life-of-loan interest rate and/or payment rate caps
Australian Relief and Mercy Services
Instruments or weapons of offense or defense
Synonym for coat of arms
The legs of a hawk from the thigh to the foot
weapons considered collectively
Adjustable Rate Mortgage Securities Security whose interest rate is periodically reset relative to a base index
Account Receivables Management Info System
kol
{i} sleeve

She held him by the sleeve. - O, onu kolundan tuttu.

Roll up your right sleeve. - Sağ elbise kolunu yukarı çek.

kol
arm

Four armed men held up the bank and escaped with $4 million. - Dört kollu adam bankayı soydu ve 4 milyon dolar ile kaçtı.

She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm. - Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.

kol
{i} handle

Just turn this handle. - Sadece bu kolu çevirin.

This machine is easy to handle. - Bu makineyi idare etmek kolaydır.

kol
offtake
kol
branch

Those branches break easily. - O dallar kolayca kırılır.

Which branch of the armed forces were you in? - Silahlı kuvvetlerin hangi kolundaydın?

kol
{i} foreleg
kol
{i} flipper
kol
post

I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him. - Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.

Please take this parcel to the post office. - Lütfen bu koliyi postaneye götür.

kol
lever handle
kol
shank
kol
team

Our team could easily have brought home the bacon, if it weren't for the team's best man being injured. - Takımın en iyi adamı yaralanmasaydı, takımımız kolayca başarabilirdi.

Our team can easily beat your team in the first game. - İlk oyunda takımımız takımınızı kolayca yenebilir.

kol
(Coğrafya) affluent
kol
bellcrank
kol
truss
kol
bell crank
kol
leg

Many had lost their arms or legs. - Birçok insan kollarını ya da bacaklarını kaybetmiş.

Marijuana is now legal in Colorado. - Esrar Kolarado'da artık yasaldır.

kol
(Havacılık) col

I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him. - Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.

Bogdan Tanjević will resign because of colon cancer. - Bogdan Tanjević kolon kanseri nedeniyle istifa edecek.

kol
hand

This car handles very easily. - Bu araba çok kolay kullanılır.

He turned the doorknob with his left hand. - O, sol eli ile kapı kolunu çevirdi.

kol
section

I asked for a seat in the no-smoking section. - Sigara içilmeyen bölümde bir koltuk istedim.

Mary cleared the platforming section with ease. - Mary, platformlama bölümünü kolaylıkla temizledi.

kol
(Mimarlık) annex
kol
bracket
kol
subsection
kol
fin

Finding his office was easy. - Onun bürosunu bulmak kolaydı.

Finding his office was easy. - Onun ofisini bulmak kolaydı.

kol
(Tıp) chol

My cholesterol levels are high. - Benim kolesterol seviyelerim yüksektir.

Tom had to get a cholera shot. - Tom bir kolera aşısı yaptırmak zorunda kaldı.

kol
stay

It's not always easy to stay healthy. - Sağlıklı kalmak her zaman kolay değil.

It's easier to stay out of jail than to get out of jail. - Hapishanenin dışında kalmak hapishaneden çıkmaktan daha kolaydır.

kol
{i} crank

I grind my coffee by hand with a coffee grinder with a crank handle. - Ben kahvemi bir çevirme kollu kahve değirmeni ile öğütürüm.

Tom's car has crank windows. - Tom'un arabasının pencere açma kolu vardır.

kol
wing

She took me under her wing and taught me everything she knew. - O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.

Tom took me under his wing. - Tom bana kol kanat gerdi.

kol
phylum
kol
brachion
kol
embranchment
kol
tappet
kol
department
kol
tributary
kol
limb
kol
brachial
kol
{i} Rod
kol
{i} offset
kol
arm of
kol
strand (of a rope)
kol
sleeve; handle
kol
arm (of a chair)
kol
brace

Tom noticed the bracelet on Mary's arm. - Tom Mary'nin kolundak bileziği fark etti.

Whenever an accident happens, the first thing the doctors look for is a bracelet, a necklace, or some accessory that can provide some information about the patient. - Ne zaman bir kaza olsa doktorların aradığı ilk şey hasta hakkında bazı bilgiler sağlayan bir bilezik, bir kolye, veya bir aksesuardır.

kol
lever

You can adjust the seat height by moving the adjustment lever up. - Ayar kolunu yukarı doğru hareket ettirerek koltuk yüksekliğini ayarlayabilirsiniz.

Tom put two slices of bread into the toaster and pushed down on the lever. - Tom ekmek kızartma makinesine iki dilim ekmek koydu ve kolu aşağı itti.

kol
handle; lever
kol
rounds
kol
neck (of a musical instrument)
kol
(giysi) sleeve
kol
side (direction)
kol
arm; sleeve; foreleg; flipper; branch; bar, handle, crank, lever; (okulda) club; team, gang, troupe; patrol; column
kol
butchery shank
kol
club (in a school)
kol
phys. arm
kol
division, branch
kol
(bitki) branch
kol
formerly wing (of an army)
kol
ramification
kol
gang; troupe
kol
(Askeriye) column
kol
patrol
kol
stick

Your arms are more important than that stick, so instead of using your arm, use the stick. - Kollarınız o çubuktan daha önemlidir, bu nedenle kolunuzu kullanmak yerine çubuğu kullanın.

kol
stolon; subsection
kol
arm; foreleg
kol
limb, large branch (of a tree)
kol
outfall
kol
bar

Winston was an earthborn, but he emigrated to the Martian colony Barsoom in his teenage years. - Winston bir faniydi ama gençlik yıllarında Mars kolonisi Barsoom'a göç etti.

I can barely bend my left arm. - Sol kolumu zar zor bükebiliyorum.

kol
stolon
kol
(Anatomi) brachium
kol
detent
Английский Язык - Английский Язык

Определение kollarım в Английский Язык Английский Язык словарь

KOL
sign of affection (in Internet chats)
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение kollarım в Турецкий язык Турецкий язык словарь

kol
İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm
Kol
dal
kol
Bir şeyin ayrıldığı bölümlerden her biri, dal, kısım, branş
kol
İş takımı, ekip, grup
kol
Flasaların bir tarafa bükülmeisi sonucu halatta elde edilen elemanlar
kol
Ön ayağın üst bölümü
kol
Kanat
kol
Makinelerde tutup çevirmeye veya çekmeye yarayan ağaç veya metal parça
kol
Giysinin kolu saran bölümü
kol
Rahatça eğlenebilirlerdi."- R. H. Karay. İş takımı, ekip, grup: "Öteki koldaki iki hamlacıdan birisi acınacak bir zayıflıktaydı."- S. F. Abasıyanık
kol
Güvenliği sağlamak amacıyla dolaşan polis, jandarma veya asker topluluğu, karakol, devriye: "Lakin böyle kardan yolların örtüldüğü bu gecede, koldan korku yoktu
kol
şube, dal
kol
Bir halat oluşturan bükülmüş lif demetlerinden her biri
kol
Giysinin kolu saran bölümü: "Kara yağız oğlan yalandan gözlerinin yaşını pembe mintanının kollarına siliyordu."- O. C. Kaygılı
kol
Dizi, düzen
kol
Avcılıkta gözetleme deliğinin çevresine ve bu giden yolun iki yanına konan çalı çırpı
kol
Bir koltukta, bir divanda kol dayamaya yarayan parça
kol
Koyun, dana, kuzu vb.nde ön ayağın üst bölümü
kol
Ağaçlarda gövdeden ayrılan kalın dal
kol
Güvenliği sağlamak amacıyla dolaşan polis, jandarma veya asker topluluğu, karakol, devriye
kol
Bazı çalgıların elle tutulan sap bölümü
kollarım
Избранное