She hated her husband.
- Kocasından nefret etti.
She hated her husband.
- O, kocasından nefret etti.
She lives alone in a house of enormous dimensions.
- Kocaman bir evde yalnız yaşıyor.
The elephant is an enormous creature.
- Fil kocaman bir yaratıktır.
A huge monster is coming down the mountain.
- Kocaman bir canavar dağdan aşağıya iniyor.
Seen from the sky, the river looked like a huge snake.
- Gökyüzünden bakıldığında, nehir kocaman bir yılan gibi görünüyordu.
The priest pronounced them man and wife.
- Rahip onları koca ve karı ilan etti.
This man is not my husband.
- Bu adam benim kocam değil.
I saw a large snake today.
- Bugün kocaman bir yılan gördüm.
The universe is a large school.
- Evren kocaman bir okul.
Her husband's illness caused her great anxiety.
- Kocasının hastalığı ona büyük endişeye yol açtı.
She feared cancer would kill her husband before their great-grandson was born.
- O, onların torun oğlu doğmadan önce kanserin kocasını öldüreceğinden korkuyordu.
I've got a big week ahead of me.
- Önümde koca bir haftam var.
Tom is quite big-headed.
- Tom oldukça koca kafalıdır.
There was once upon a time an old Queen whose husband had been dead for many years, and she had a beautiful daughter.
- Biz zamanlar kocası yıllar önce ölmüş olan yaşlı bir kraliçe vardı ve onun da güzel bir kızı vardı.
Her husband asked her to throw that old hat away.
- Onun kocası o eski şapkasını atmasını istedi.
Mary's hubby is chubby.
- Mary'nin kocası tombul.
My hubby and I used to go mountain climbing together.
- Kocam ve ben birlikte dağ tırmanışına giderdik.
A widow is a woman whose spouse has died.
- Dul kocası ölmüş bir kadındır.