Fadil loved Dania unconditionally.
- Fadil, Dania'yı koşulsuz olarak sevdi.
You have our unconditional support.
- Koşulsuz desteğimize sahipsiniz.
That politician is well versed in internal and external conditions.
- O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.
Living conditions were hard.
- Yaşam koşulları zordu.
Under the circumstances, bankruptcy is inevitable.
- Koşullar altında iflâs kaçınılmazdır.
I think I've showed considerable constraint under the circumstances.
- Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum.
Few people take the trouble to read all the terms and conditions of a contract before signing it.
- Çok az insan, imzalamadan önce bir sözleşmenin bütün şartlarını ve koşullarını okuma zahmetine katlanır.
Would you accept those terms?
- O koşulları kabul eder misin?
I think I've showed considerable constraint under the circumstances.
- Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum.
When we borrow money, we must agree to the conditions.
- Para borç aldığımızda koşulları kabul etmeliyiz.
You can have the last word with a woman, on the condition that it is yes.
- Evet olması koşuluyla, bir kadına son sözü söyleyebilirsin.
That politician is well versed in internal and external conditions.
- O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.
Health is a necessary condition for happiness.
- Sağlık mutluluk için gerekli bir koşuldur.
That politician is well versed in internal and external conditions.
- O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.