koşullu

listen to the pronunciation of koşullu
Турецкий язык - Английский Язык
conditional
stipulated
conditional; conditioned
psych. conditioned
(Ticaret) restricted
provisional
(Ticaret) contingency
contingent
(Biyokimya) obligate
provisory
stipulatory
aleatory
tail
koşul
provision
koşullu atlama
conditional jump
koşullu dallanma
conditional branch
koşullu denklem
conditional equation
koşullu iki fazlı
(Askeri) conditioned diphase
koşullu olasılık
conditional probability
koşullu sapma
conditional branch
koşullu tanıma
(Hukuk) conditional recognition
koşullu tasım
conditional syllogism
koşullu tepki
conditioned reflex
koşullu yantümce
protasis
koşullu önerme
conditional statement
koşul
conditions

They did not demand better working conditions. - Onlar daha iyi çalışma koşulları talep etmedi.

Living conditions were hard. - Yaşam koşulları zordu.

koşul
string
koşul
circumstance, condition; stipulation, clause
koşul
circumstance

We cannot offer a further price reduction under the current circumstances. - Biz, mevcut koşullar altında daha fazla fiyat indirimi teklif edemeyiz.

He adapted himself to circumstances. - O, kendini koşullara uydurdu.

koşul
(Bilgisayar) where
koşul
term

If you request a further discount, we suggest changing the terms of payment. - Daha fazla bir indirim talep ederseniz, ödeme koşullarını değiştirmeyi öneririz.

Would you accept those terms? - O koşulları kabul eder misin?

koşul
(Bilgisayar) when the
koşul
(Bilgisayar) while
koşul
clause
koşul
restriction
koşul
constraint

I think I've showed considerable constraint under the circumstances. - Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum.

koşul
(Bilgisayar) when

When we borrow money, we must agree to the conditions. - Para borç aldığımızda koşulları kabul etmeliyiz.

koşul
(Bilgisayar) cond

Mileage varies with driving conditions. - Kilometre performansı sürüş koşullarına göre değişir.

That politician is well versed in internal and external conditions. - O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.

koşul
reservation
koşul
condition

That politician is well versed in internal and external conditions. - O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.

Health is a necessary condition for happiness. - Sağlık mutluluk için gerekli bir koşuldur.

danışma koşullu imza
(Hukuk) signature ad referendum
koşul
stipulation
koşul
requirement
koşul
(Hukuk) condition, provision
koşul
proviso
koşul
state
talebin kısmen veya koşullu olarak karşılanması
(Hukuk) partial or conditional granting of a request
yük tertibat yönergesi; koşullu iki fazlı
(Askeri) cargo disposition instructions; conditioned diphase
Турецкий язык - Турецкий язык
Şartlı, meşrut
Şartlı, meşrut. Şartlanmış olan (şey)
Şartlanmış olan (şey)
şartlı
koşullu tepke
Doğal olmayan, sonradan kazandırılan tepkenin bir uyaran karşısında ortaya çıkması biçiminde beliren tepke, şartlı refleks
koşullu yan cümle
Şartlı yan cümle
koşul
Bir şeyin kendi özelliğini kazanması için, bulunması gereken durum, gerekli olan özellik
koşul
Bir şeyin kendi özelliğini kazanması için, bulunması gereken durum, gerekli olan özellik: "Türk Eli'nin uluları bu koşullar altında yeni toprakların, yeni vatanların gereğini duyar olmuştu."- N. Araz
koşul
Bir antlaşmada belirlenen hükümlerden her biri
koşul
Şart
koşullu
Избранное