They did not demand better working conditions.
- Onlar daha iyi çalışma koşulları talep etmedi.
Living conditions were hard.
- Yaşam koşulları zordu.
We cannot offer a further price reduction under the current circumstances.
- Biz, mevcut koşullar altında daha fazla fiyat indirimi teklif edemeyiz.
He adapted himself to circumstances.
- O, kendini koşullara uydurdu.
If you request a further discount, we suggest changing the terms of payment.
- Daha fazla bir indirim talep ederseniz, ödeme koşullarını değiştirmeyi öneririz.
Would you accept those terms?
- O koşulları kabul eder misin?
I think I've showed considerable constraint under the circumstances.
- Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum.
When we borrow money, we must agree to the conditions.
- Para borç aldığımızda koşulları kabul etmeliyiz.
Mileage varies with driving conditions.
- Kilometre performansı sürüş koşullarına göre değişir.
That politician is well versed in internal and external conditions.
- O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.
That politician is well versed in internal and external conditions.
- O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.
Health is a necessary condition for happiness.
- Sağlık mutluluk için gerekli bir koşuldur.