That politician is well versed in internal and external conditions.
- O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.
They did not demand better working conditions.
- Onlar daha iyi çalışma koşulları talep etmedi.
Under the circumstances, bankruptcy is inevitable.
- Bu koşullar altında, iflas kaçınılmazdır.
He adapted himself to circumstances.
- O, kendini koşullara uydurdu.
Terms of use may be changed without notice.
- Kullanım koşulları haber verilmeksizin değiştirilebilir.
The next step was to negotiate terms of a peace treaty.
- Bir sonraki adım barış anlaşmasının koşullarını görüşmekti.
I think I've showed considerable constraint under the circumstances.
- Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum.
When we borrow money, we must agree to the conditions.
- Para borç aldığımızda koşulları kabul etmeliyiz.
Mileage varies with driving conditions.
- Kilometre performansı sürüş koşullarına göre değişir.
Health is a necessary condition for happiness.
- Sağlık mutluluk için gerekli bir koşuldur.
Health is a necessary condition for happiness.
- Sağlık mutluluk için gerekli bir koşuldur.
Health is an important condition of success.
- Sağlık başarı için önemli bir koşuldur.