Why doesn't anybody translate my sentences?
- Niçin kimse benim cümlelerime katkıda bulunmuyor?
Everyone is a moon, and has a dark side which he never shows to anybody.
- Herkes bir aydır, ve hiç kimseye göstermediği karanlık bir yüzü vardır.
They said they hadn't seen anyone.
- Onlar hiç kimseyi görmediklerini söylediler.
Tom didn't want to speak to anyone.
- Tom kimseyle konuşmak istemiyordu.
No one understands that.
- Onu hiç kimse anlamıyor.
No one shall be arbitrarily deprived of his property.
- Hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden mahrum edilemez.
No man is without his faults.
- Hiç kimse hatasız değildir.
I asked many persons about the store, but no one had heard of it.
- Mağazayı pek çok kişiye sordum, ancak kimse onu duymamıştı.
No one speaks this language anymore.
- Artık hiç kimse bu dili konuşmuyor.
There was hardly anyone in the room.
- Odada hiç kimse yoktu.
Nobody knew that Tom was the person who contributed most of the money.
- Kimse paranın çoğunu katkıda bulunan kişinin Tom olduğunu bilmiyordu.
I asked many persons about the store, but no one had heard of it.
- Mağazayı pek çok kişiye sordum, ancak kimse onu duymamıştı.
No one is sure how many people died.
- Hiç kimse kaç kişi öldüğünden emin değildi.
There were cars burning, people dying, and nobody could help them.
- Yanan arabalar, ölen insanlar vardı ve kimse onlara yardımcı olamadı.
No one has time for that sort of thing.
- Hiç kimsenin o tür şey için zamanı yoktu.
Nobody came to the party.
- Kimse partiye gelmedi.
Aside from him, nobody else came to the party.
- Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
No one understands me.
- Hiç kimse beni anlamıyor.
No one understands that.
- Onu hiç kimse anlamıyor.
We didn't tell a soul.
- Biz kimseye söylemedik.
We reached the poor soul we had to help.
- Biz yardım etmek zorunda olduğumuz fakir kimseye ulaştık.
He thinks he is somebody, but really he is nobody.
- O onun biri olduğunu düşünüyor ama aslında hiç kimse değil.
I am somebody and I am important.
- Ben önemli kimseyim ve önemliyim.
No man can live to be two hundred years old.
- Hiç kimse iki yüz yaşına kadar yaşayamaz.
No man received enough votes to win the nomination.
- Hiç kimse adaylığı kazanmak için yeterli oy almadı.
Tom volunteered to do all the things no one else wanted to do.
- Tom başka hiç kimsenin yapmak istediği her şeyi yapmak için gönüllüydü.
Nobody knows why this kind of thing happens.
- Bu tür şeylerin neden olduğunu kimse bilmiyor.
Why didn't you tell someone?
- Neden kimseye söylemedin?
You can't shake someone's hand with a clenched fist.
- Sıkılmış bir yumrukla kimsenin elini sıkamazsın.
Nobody lives in this house.
- Bu evde hiç kimse yaşamıyor.
Nobody knows what will happen next.
- İleride ne olacağını hiç kimse bilmiyor.