There's often a fine line between confidence and arrogance.
- Güven ve kibir arasında çoğu kez ince bir çizgi vardır.
I lost my temper with him because of his arrogance.
- Kibirinden dolayı ona çok kızdım.
Tom is really conceited, isn't he?
- Tom gerçekten kibirli, değil mi?
Tom is conceited, isn't he?
- Tom kibirli, değil mi?
Vanity and pride are different things, though the words are often used synonymously.
- Her ne kadar sıkça eş anlamlı olarak kullanılsalar da; kibir ve gurur farklı şeylerdir.
Laughter is the only cure against vanity, and vanity is the only laughable fault.
- Kahkaha kibire karşı tek tedavidir ve kibir gülünebilir tek hatadır.
Dan isn't an arrogant and disdainful guy.
- Dan küstah ve kibirli bir adam değil.
Humility often gains more than pride.
- Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
The seven deadly sins are: pride, envy, greed, anger, lust, gluttony and sloth.
- Yedi ölümcül günah şunlardır: kibir, kıskançlık, açgözlülük, öfke, şehvet düşkünlüğü, oburluk ve tembellik.