Precision is important in math.
- Kesinlik matematikte önemlidir.
Precision in measurement is important.
- Ölçümde kesinlik önemlidir.
The present is the only reality and the only certainty.
- Şimdiki zaman, tek gerçeklik ve tek kesinliktir.
I can say with certainty that he hates me.
- Onun benden nefret ettiğini kesinlikle söyleyebilirim.
You look positively haggard.
- Sen kesinlikle bitkin görünüyorsun.
Are you absolutely positive?
- Kesinlikle olumlu musun?
You can certainly swim in the lake, but there is no sense in doing so.
- Gölde kesinlikle yüzebilirsin fakat öyle yapmanın anlamı yok.
Certainly, I like playing cards.
- Kesinlikle,kart oynamayı severim.
It's great! You'll laugh for sure.
- O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
Esperanto is surely an enormous waste of time!
- Esperanto kesinlikle çok büyük bir zaman kaybı!
That's precisely why I need to meet Tom.
- Tom'la tanışmak istememin nedeni kesinlikle bu.
He is precisely the man we're looking for.
- O kesinlikle aradığımız adam.
Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
- Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
Certainly, I like playing cards.
- Kesinlikle,kart oynamayı severim.
It isn't totally exact.
- O tamamen kesin değildir.
Life is not an exact science, it is an art.
- Hayat kesin bir bilim değildir, bir sanattır.
That's precisely why I need to meet Tom.
- Tom'la tanışmak istememin nedeni kesinlikle bu.
Above all, logic requires precise definitions.
- Her şeyden önce, mantık kesin tanımlar gerektirir.
He is certainly not without courage.
- O, kesinlikle cesaretsiz değildir.
Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
- Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
The text above contains no accurate facts on the matter.
- Yukarıdaki metin konuyla ilgili kesin bilgiler içermiyor.
He made an accurate report of the incident.
- Olayla ilgili kesin bir rapor hazırladı.
Plans haven't yet been finalized.
- Planlar henüz kesinleşmiş değil.
That budget isn't yet final.
- O bütçe henüz kesinleşmiş değil.
I looked down and had absolutely nothing to say.
- Aşağı baktım ve kesinlikle söyleyecek hiçbir şeyim yoktu.
It is absolutely impossible to do so.
- Öyle yapmak kesinlikle imkansızdır.
The definitive answer is no.
- Kesin cevap hayırdır.
Jefferson believed firmly in the value of education.
- Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
I'm firmly opposed to this.
- Ben buna kesin bir biçimde karşıyım.
Esperanto is surely an enormous waste of time!
- Esperanto kesinlikle çok büyük bir zaman kaybı!
He said he would give us his decision for sure by Friday.
- O, Cumaya kadar kesin olarak bize kararını bildireceğini söyledi.
It will be four years before the definite result of beef liberalization emerges.
- Sığır serbestleştirilmesinin kesin sonucu ortaya çıkmadan önce dört yıl olacak.
Give me a definite answer.
- Bana kesin bir cevap ver.
Her son is sure to succeed.
- Oğlu kesinlikle başarılı olacak.
This method is sure to work.
- Bu metot kesin çalışacaktır.
Precision in measurement is important.
- Ölçümde kesinlik önemlidir.
Sami fired and shot the intruder with precision.
- Sami ateş etti ve izinsiz giren kişiyi kesin bir şekilde vurdu.
It's great! You'll laugh for sure.
- O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
Tom will visit Boston this summer for sure.
- Tom bu yaz kesinlikle Boston'u ziyaret edecek.
He is bound to pass the test.
- O kesinlikle sınavı geçecek.
He's bound to notice your mistake.
- Onun hatanı farketmesi kesin.
This is strictly between us.
- Bu kesinlikle aramızdadır.
Smoking is strictly forbidden here.
- Burada sigara içmek kesinlikle yasaktır.
Are you absolutely certain we're safe?
- Güvende olduğumuzdan kesinlikle emin misin?
You'll be absolutely safe.
- Kesinlikle güvende olacaksın.
The evidence is fairly conclusive.
- Kanıtlar oldukça kesin.
He rejected our demand flatly.
- Talebimizi kesin bir şekilde reddetti.
His secretary flatly denied leaking any confidential information.
- Onun sekreteri, gizli bilgiyi sızdırmayı kesinlikle reddetti.
Tom certainly doesn't have a very good sense of direction.
- Tom'un kesinlikle çok iyi bir yön duyusu yok.
It's as sure as death.
- Bu, ölüm kadar kesindir.
I categorically refused.
- Kesin bir şekilde reddettim.
I categorically refused.
- Kesin bir dille reddettim.
The atmosphere in the room was decidedly frosty.
- Odadaki atmosfer kesinlikle soğuktu.
Tom certainly wouldn't be pleased if Mary decided to go back to work.
- Mary işe geri dönmeye karar verse, Tom kesinlikle memnun olmaz.
If you go to Beijing, definitely have a look at Tiananmen Square.
- Beijing'e gideceksen, kesinlikle Tiananmen Meydanı'na bir bak.
The most important figure of mathematics of the nineteenth century is, undoubtedly, Gauss.
- On dokuzuncu yüzyılın matematiğinin en önemli figürü kesinlikle, Gauss.
Tom certainly deserves a round of applause.
- Tom kesinlikle bir tur alkış hak ediyor.
Are you absolutely positive?
- Kesinlikle olumlu musun?
I'm absolutely positive that I can do that.
- Bunu yapabileceğimden kesinlikle eminim.