Life is not an exact science, it is an art.
- Hayat kesin bir bilim değildir, bir sanattır.
Give me an exact answer.
- Bana kesin bir cevap ver.
Above all, logic requires precise definitions.
- Her şeyden önce, mantık kesin tanımlar gerektirir.
Precise measurements are required.
- Kesin ölçümler gerekli.
He is certainly not without courage.
- O, kesinlikle cesaretsiz değildir.
Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
- Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
The text above contains no accurate facts on the matter.
- Yukarıdaki metin konuyla ilgili kesin bilgiler içermiyor.
He made an accurate report of the incident.
- Olayla ilgili kesin bir rapor hazırladı.
The plan is not yet finalized.
- Plan henüz kesinleşmiş değil.
The court's decision is final.
- Mahkemenin kararı kesindir.
I looked down and had absolutely nothing to say.
- Aşağı baktım ve kesinlikle söyleyecek hiçbir şeyim yoktu.
The rumor proved to be an absolute lie.
- Söylentinin kesin bir yalan olduğunu kanıtlandı.
The definitive answer is no.
- Kesin cevap hayırdır.
Jefferson believed firmly in the value of education.
- Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.
I'm firmly opposed to corporal punishment.
- Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
It's great! You'll laugh for sure.
- O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
Esperanto is surely an enormous waste of time!
- Esperanto kesinlikle çok büyük bir zaman kaybı!
Tom should definitely go visit Mary next weekend.
- Tom bir sonraki hafta sonu kesinlikle Mary'yi ziyarete gitmeli.
Tom should definitely ask for Mary's opinion.
- Tom kesinlikle Mary'nin fikrini sormalıdır.
He is sure to come tomorrow.
- O, kesinlikle yarın gelecek.
This method is sure to work.
- Bu metot kesin çalışacaktır.
Sami fired and shot the intruder with precision.
- Sami ateş etti ve izinsiz giren kişiyi kesin bir şekilde vurdu.
Precision is important in math.
- Kesinlik matematikte önemlidir.
Tom can't say for sure how many times Mary has been to Boston.
- Tom Mary'nin kaç kez Boston'da bulunduğunu kesin olarak söyleyemez.
It's great! You'll laugh for sure.
- O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
He is bound to pass the test.
- O kesinlikle sınavı geçecek.
He's bound to notice your mistake.
- Onun hatanı farketmesi kesin.
Smoking is strictly forbidden.
- Sigara içmek kesinlikle yasaktır.
The importation of rare wild animals to this country is strictly prohibited.
- Ender vahşi hayvanların bu ülkeye ithalatı kesinlikle yasaklanmıştır.
There is definetly a safe route!
- Kesinlikle güvenli bir rota var!
Only God can safely be omnipotent.
- Sadece Allah, kesinlikle mutlak kudret sahibi olabilir.
The evidence is fairly conclusive.
- Kanıtlar oldukça kesin.
She flatly refused to let him in.
- Onun içeri girmesine kesinlikle izin vermedi.
He rejected our demand flatly.
- Talebimizi kesin bir şekilde reddetti.
Tom certainly doesn't have a very good sense of direction.
- Tom'un kesinlikle çok iyi bir yön duyusu yok.
It's as sure as death.
- Bu, ölüm kadar kesindir.
I categorically refused.
- Kesin bir şekilde reddettim.
I categorically refused.
- Kesin bir dille reddettim.
Tom certainly wouldn't be pleased if Mary decided to go back to work.
- Mary işe geri dönmeye karar verse, Tom kesinlikle memnun olmaz.
The atmosphere in the room was decidedly frosty.
- Odadaki atmosfer kesinlikle soğuktu.
If you go to Beijing, definitely have a look at Tiananmen Square.
- Beijing'e gideceksen, kesinlikle Tiananmen Meydanı'na bir bak.
The most important figure of mathematics of the nineteenth century is, undoubtedly, Gauss.
- On dokuzuncu yüzyılın matematiğinin en önemli figürü kesinlikle, Gauss.
Tom certainly deserves a round of applause.
- Tom kesinlikle bir tur alkış hak ediyor.
I'm absolutely positive that Tom can do that.
- Tom'un bunu yapabildiğinden kesinlikle eminim.
I'm absolutely positive that I can do that.
- Bunu yapabileceğimden kesinlikle eminim.