Ken gelecek defa ne söyleyeceğini bilmiyordu.
- Ken didn't know what to say next.
Ken her şeyi biliyormuş gibi konuşur.
- Ken talks as if he knew everything.
Ken'in adı çıkmış köpeğinin nerede olduğu Tom'un görüş alanının çok ötesinde bir sorun.
- The whereabouts of Ken's notorious dog is an issue well beyond Ken's ken.
Orası Amerika'daki en belalı şehir.
- Amerika'daki en tehlikeli kenttir.
Biz güzel bir şehirde yaşıyoruz.
- Güzel bir kentte yaşıyoruz.
I proposed to the Mariners, that it would be of great benefit in Navigation to make use of upon the round-top of a ship, to discover and kenne Vessels afar off.
My office is in the central area of the city.
- Ofisim kentin merkezinde.
This lake supplies our city with water.
- Bu göl kentimize su sağlamaktadır.
Bicycles are tools for urban sustainability.
- Bisikletler kentsel sürdürülebilirlik için araçlardır.
The urban population of America is increasing.
- Amerika'nın kent nüfusu artıyor.
He walked around to see the town.
- Kenti tanımak için çevrede dolaştı.
My wife spends money as if I were the richest man in town.
- Eşim, sanki ben kentin en zengin adamıymışım gibi para harcıyor.
Urban sprawl is environmentally damaging.
- Kentsel yayılım çevresel olarak zarar verir.
New York City has five boroughs.
- New York kentinin beş tane ilçesi vardır.
The new park turned into one of the most neglected places in the city.
- Yeni park, kentin en çok ihmal edilen yerlerinden birine dönüştü.
We usually met at a certain place in the city.
- Biz genellikle kentteki belirli bir yerde buluşurduk.
I visited cities such as New York, Chicago and Boston.
- New York, Chicago ve Boston gibi kentleri ziyaret ettim.
New York City has five boroughs.
- New York kentinin beş tane ilçesi vardır.
... DANIEL KENT: Sure. ...
... DANIEL KENT: No, it really does. ...