This is a doll which she made herself.
- Bu onun kendisinin yaptığı bir bebektir.
Catherine had an ulterior motive when she urged her father to buy a new car. She hoped that she'd be able to drive it herself.
- Yeni bir araba satın alması için babasına baskı yaptığında Catherine'nin bir art niyeti vardı; O, arabayı kendisinin sürebileceğini umuyordu.
He hurt himself when he fell.
- O, düştüğünde kendisini incitti.
Tom warmed himself by the fire.
- Tom ateşle kendisini ısıttı.
I saw it with my own eyes.
- Onu kendi gözlerimle gördüm.
I perceive myself as my own god.
- Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum.
The man pleaded self-defence.
- Adam kendini savunmak için yalvardı.
Tom doesn't seem to have any self-confidence.
- Tom kendine güveni var gibi görünmüyor.
Tom and Mary spoke in their respective languages.
- Tom ve Mary kendi dillerinde konuştu.
Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders.
- Hem Fadıl hem de Leyla, kendi kariyer merdivenlerini tırmanmaya devam ettiler.
The most valuable skill one can acquire is the ability to think for oneself.
- Bir kişinin kazanabileceği en değerli beceri, kendini düşünebilme yeteneğidir.
It is more difficult to defend oneself than to defend someone else. Those who doubt it may look at lawyers.
- Kendini savunmak başka birini savunmaktan daha zordur. Şüphe edenler avukatlarına bakabilirler.
She always comforted herself with music when she was lonely.
- O yalnızken kendini her zaman müzikle rahatlattı.
Yumi went there by herself.
- Yumi oraya kendi gitti.
He said NO to himself. He said YES aloud.
- O kendi kendineHAYIRdedi.Yüksek sesle EVET dedi.
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
The candle went out by itself.
- Mum kendiliğinden söndü.
No definition of poetry is adequate unless it be poetry itself.
- Onun kendisi şiir olmadıkça, şiirle ilgili hiçbir tanım yeterli değildir.
The candle went out by itself.
- Mum kendiliğinden söndü.
America fancies itself the world's freest nation.
- Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.
After the concert, Tom signed autographs.
- Tom konserden sonra kendi el yazılarını imzaladı.
It happens automatically.
- Bu kendiliğinden olur.
He gathered his children around him.
- O, çocuklarını kendi etrafına topladı.
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
Why? That was the simple question everyone was asking themselves.
- Neden? O herkesin kendine sorduğu basit soruydu.
Worse than a simple fool is a fool believing himself intelligent.
- Kendini zeki sanan bir aptal, basit bir aptaldan daha kötüdür.
I showed her my room.
- Ona kendi odamı gösterdim.
This is a picture of her own painting.
- Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir.
Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer.
- Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar.
He was unconscious for several days.
- Birkaç gündür kendinde değildi.
From my own experience, illness often comes from sleeplessness.
- Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.
I perceive myself as my own god.
- Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum.
I hope to own my own house someday.
- Bir gün kendi evime sahip olmayı umuyorum.