Определение kendini в Турецкий язык Английский Язык словарь
- oneself
There is a vast difference between being able to make oneself understood in English and mastering the English language perfectly.
- Kendini İngilizce olarak ifade edebilmek ve İngiliz dilini mükemmel şekilde öğrenmek arasında çok büyük bir fark var.
It is more difficult to defend oneself than to defend someone else. Those who doubt it may look at lawyers.
- Kendini savunmak başka birini savunmaktan daha zordur. Şüphe edenler avukatlarına bakabilirler.
- urself
- yourself
It's good to put yourself in someone else's place now and then.
- Arada sırada kendinizi başkasının yerine koymak iyidir.
You will hurt yourself if you're not careful.
- Eğer dikkatli olmazsan, kendini inciteceksin.
- himself
He adapted himself to circumstances.
- O, kendini koşullara uydurdu.
He can't accommodate himself to his circumstances.
- O bulunduğu duruma kendini alıştıramaz.
- herself
She threw herself into my arms.
- O, kendini benim kollarına attı.
She soon adjusted herself to village life.
- Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.
- (bir yerde) bulmak to find that one has arrived at (a place)
- itself
The problem will eventually solve itself.
- Sorun sonunda kendini çözecektir.
The world finds itself at a low point.
- Dünya kendini düşük bir noktada buluyor.
- ownself
- of self
- kendi
- own
It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain.
- Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.
He saved the boy at the risk of his own life.
- Kendi yaşamını riske atarak çocuğu kurtardı.
- kendini tutmak
- {f} refrain
- kendi
- self
The man pleaded self-defence.
- Adam kendini savunmak için yalvardı.
Tom doesn't seem to have any self-confidence.
- Tom kendine güveni var gibi görünmüyor.
- kendini beğenmiş
- pompous
The pompous professor was full of his own self-importance.
- Fiyakacı profesör kendini beğenmişlikle doluydu.
Do people ever accuse you of being pompous?
- İnsanlar seni hiç kendini beğenmiş olarak suçlar mı?
- kendini ezdiren ve şikâyetçi olmayan kimse
- doormat
- kendini tutmak
- hold back
You have to hold back.
- Kendini tutmak zorundasın.
- kendini beğenmiş
- big-headed
- kendini beğenmişlik
- self-conceit
- kendini bilen
- self-conscious
- kendini bir şey sanan
- self righteous
- kendini bir şey sanan önemsiz tip
- pipsqueak
- kendini kanıtlama
- self-realization
- kendini sevdiren
- disarming
- kendini tanımak
- know oneself
- kendini verme
- absorption
- kendini vermiş
- engrossed
- kendini yemek
- (deyim) eat one's heart out
- kendini yorma
- take it easy
- kendini çabuk toparlayan
- resilient
- kendini öldürme
- suicide
- kendini adamak
- submit
- kendini adamak
- (deyim) consecrate to
- kendini adamış
- committed
- kendini adayan kimse
- knight
- kendini aldatma
- self-deception
- kendini algılama
- self perception
- kendini algılama
- self-concept
- kendini anlama
- self-understanding
- kendini anlat
- tell me about yourself
- kendini ayarlama
- self-control
- kendini açma
- (Pisikoloji, Ruhbilim) self-disclosure
- kendini beğenme
- selfesteem
- kendini beğenme
- self love
- kendini beğenmek
- full of oneself
- kendini beğenmek
- be full of oneself
- kendini beğenmiş
- sanctimonious
- kendini beğenmiş
- chesty
- kendini beğenmiş
- cavalier
- kendini beğenmiş
- pretentious
- kendini beğenmiş
- self loving
- kendini beğenmiş
- better-than-thou
- kendini beğenmiş
- bigheaded
- kendini beğenmiş
- important
- kendini beğenmiş
- holier than thou
- kendini beğenmiş
- big headed
- kendini beğenmiş
- snooty
- kendini beğenmiş
- snotty
She is a snotty child.
- O kendini beğenmiş bir çocuk.
- kendini beğenmiş
- patronizing
- kendini beğenmiş
- priggish
- kendini beğenmiş
- complacent
- kendini beğenmiş
- jackanapeses
- kendini beğenmiş
- rodomontade
- kendini beğenmiş
- high flown
- kendini beğenmiş
- whippersnapper
- kendini beğenmiş
- upstage
- kendini beğenmiş
- self opinionated
- kendini beğenmiş
- self sufficient
- kendini beğenmiş
- patronising
- kendini beğenmiş
- self important
- kendini beğenmiş
- uppity
- kendini beğenmiş
- self righteous
- kendini bilen
- raising
- kendini bilmek
- have grown up
- kendini bilmez
- impertinent
- kendini bilmez
- presumptuous
- kendini ifade
- (Pisikoloji, Ruhbilim) self-expression
- kendini kabul
- self-acceptance
- kendini koruma
- self preservation
- kendini koruma
- self protection
- kendini savunma
- (Ticaret) self-defense
- kendini savunma
- (Askeri) self defence
- kendini sevme
- self-love
- kendini sıkma
- effort
- kendini taşıyan
- (İnşaat) self-supporting
- kendini taşıyan
- self supporting
- kendini tutan
- self-denying
- kendini tutma
- self-restraint
- kendini tutma
- self discipline
- kendini tutma
- self-control
- kendini tutma
- self-denial
- kendini tutmak
- control oneself
- kendini unutmak
- (deyim) forget oneself
- kendini verme
- devotion
- kendini vermek
- apply
- kendini vermek
- devote
- kendini yöneten
- self managed
- kendini yükleme
- (Bilgisayar,Teknik) bootstrap
- kendini çekmek
- draw away
- kendini övmek
- blow one's own horn
- kendini beğenmiş
- Conceited, arrogant, haughty, immodest, cocksure, cocky, self-satisfied, self-important, self-righteous, bumptious, superior, supercilious
- kendini beğenmiş
- narcist
- kendini bilmek
- Know yourself
- kendini bırakma
- Do not leave yourself
- kendini duyurmak
- self-proclaimed
- kendini düşünmek
- consider themselves to
- kendini evinde hisset
- Make yourself feel at home
- kendini geliştirme
- self development
- kendini gerçekleştirme
- self-actualization
- kendini gösterme
- self-realization
- kendini ifade etme
- to express themselves
- kendini kaybetmiş
- lost
- kendini topla
- collect oneself
- kendini tutamama
- Incontinence, involuntary urination or defecation
- kendini yormak
- exhaust itself
- kendini zor tutmak
- hardly contain yourself
- kendini öne atan
- self selected
- kendini üzmek
- hurt oneself
- kendini beğenmiş
- {s} vain
If you compare yourself with others, you may become vain or bitter; for always there will be greater and lesser persons than yourself.
- Kendini diğerleriyle karşılaştırırsan, kendini beğenmiş ya da umudu kırık olabilirsin; her zaman için kendinden daha büyük ya da daha küçük insanlar olacaktır.
- kendini beğenmiş
- {s} conceited
His conceited attitude makes me mad.
- Onun kendini beğenmiş tavrı beni deli ediyor.
Tom is quite conceited, isn't he?
- Tom oldukça kendini beğenmiş, değil mi?
- kendi
- respective
Tom and Mary spoke in their respective languages.
- Tom ve Mary kendi dillerinde konuştu.
Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders.
- Hem Fadıl hem de Leyla, kendi kariyer merdivenlerini tırmanmaya devam ettiler.
- kendini beğenme
- {i} arrogance
- kendini beğenmiş
- {s} smug
There are so many smug people.
- Çok fazla kendini beğenmiş insan var.
His smug behavior is offensive.
- Onun kendini beğenmiş tavırları kırıcı.
- kendini beğenmiş
- arrogant
Mary is arrogant about her beauty.
- Mary, güzelliği konusunda kendini beğenmiştir.
Layla is self-absorbed and arrogant.
- Leyla kendini beğenmiş ve kibirlidir.
- kendi
- oneself
It is more difficult to defend oneself than to defend someone else. Those who doubt it may look at lawyers.
- Kendini savunmak başka birini savunmaktan daha zordur. Şüphe edenler avukatlarına bakabilirler.
It's very difficult to know oneself.
- Kendini bilmek çok zordur.
- kendi
- herself
She wears high heels to make herself look taller.
- O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
She soon adjusted herself to village life.
- Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.
- kendi
- himself
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
He said NO to himself. He said YES aloud.
- O kendi kendineHAYIRdedi.Yüksek sesle EVET dedi.
- kendi
- its
Every fox praises its tail.
- Herkes kendi yaptığıyla övünür.
After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
- Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
- kendi
- of one's own
- kendi
- itself
No definition of poetry is adequate unless it be poetry itself.
- Onun kendisi şiir olmadıkça, şiirle ilgili hiçbir tanım yeterli değildir.
America fancies itself the world's freest nation.
- Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.
- kendi
- auto
It happens automatically.
- Bu kendiliğinden olur.
In the automotive industry of the 1970's, Japan beat the U.S. at its own game.
- 1970'lerin otomotiv endüstrisinde Japonya kendi oyununda ABD'yi yendi.
- kendi
- him
He said NO to himself. He said YES aloud.
- Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
He gathered his children around him.
- O, çocuklarını kendi etrafına topladı.
- kendini beğenme
- {i} superiority
I resented his superiority.
- Ben onun kendini beğenmesine alındım.
- kendini beğenmiş
- {s} cocky
- kendini beğenmişlik
- selfconceit
- kendini beğenmişlik
- self conceit
- kendini beğenmişlik
- {i} inflation
- kendi
- {s} simple
Why? That was the simple question everyone was asking themselves.
- Neden? O herkesin kendine sorduğu basit soruydu.
First of all, please do a simple self-introduction.
- Her şeyden önce, lütfen basit bir kendini tanıtım yap.
- kendi
- auto-
- kendi
- personally
- kendi
- her
This is a picture of her own painting.
- Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir.
She said NO to herself. She said YES aloud.
- Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
- kendini adamak
- devote oneself to
- kendini beğenmiş
- (deyim) clever clogs
- kendini beğenmiş
- cocksure
- kendini beğenmiş
- (deyim) smart aleck
- kendini beğenmiş
- conceit
As is often the case with 13 to 19 year olds, she's conceited.
- 13 ile 19 yaşlar arasında sık sık görüldüğü gibi, o kendini beğenmiş.
Tom is quite conceited, isn't he?
- Tom oldukça kendini beğenmiş, değil mi?
- kendini beğenmiş
- proud
- kendini beğenmişlik
- pretentiousness
- kendini beğenmişlik
- assurance
- kendini beğenmişlik
- arrogance
- kendini geliştirmek
- improve oneself
- kendini göstermek
- stand out
- kendini göstermek
- distinguish oneself
- kendini göstermek
- reveal oneself
- kendini göstermek
- manifest itself
- kendini göstermek
- distinguish
- kendini ifade etmek
- express oneself
- kendini kaybetmek
- break down
- kendini kaybetmek
- (deyim) forget oneself
- kendini kaybetmek
- (deyim) black out
- kendini toparlamak
- bounce back
- kendini toparlamak
- pick up
- kendini toparlamak
- pull oneself together
- kendini toparlamak
- collect oneself
- kendini toparlamak
- (Dilbilim) come through
- kendini toplamak
- bounce back
- kendini vermek
- devote oneself to
- kendi
- several
John helped himself to several pieces of pie without asking.
- John sormadan birkaç adet pastayı kendisi aldı.
I've also done the same thing several times myself.
- Ben de aynı şeyi birkaç kez kendim yaptım.
- kendini beğenme
- self worship
- kendini beğenme
- self complacency
- kendini beğenme
- self esteem
- kendini göster
- assert herself
- kendini göster
- assert himself
- Kendi
- my own
From my own experience, illness often comes from sleeplessness.
- Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.
If God doesn't exist in our world, then I will create God with my own hands.
- Tanrı dünyamızda yoksa, öyleyse Tanrı'yı kendi ellerimle yaratacağım.
- Kendini toparlamak
- (deyim) put oneself together
- Kendini tutmak
- show restraint
- kendi
- he; she
- kendi
- his own
- kendi
- to own
I hope to own my own house someday.
- Bir gün kendi evime sahip olmayı umuyorum.
- kendi
- pwn
- kendi
- one's own
- kendini adamak
- dedicate oneself
- kendini beğenmiş
- self conceited
- kendini beğenmiş
- toffee-nosed
- kendini beğenmişlik
- smugness
- kendini beğenmişlik
- snubness
- kendini bilmek
- knowing oneself
- kendini göster
- assert oneself
- kendini göstermek
- do one's stuff
- kendini kaybetmek
- lose yourself
- kendini toparlamak
- collect o.s
- kendini toparlamak
- get myself together
- kendini toparlamak
- be on the up and up
- kendini tutmak
- keep calm
- kendi
- self; own; in person
- kendi
- self, oneself
- kendi
- eigen
- kendi
- he
- kendini adamak
- put one's heart to
- kendini adamak
- devote oneself
- kendini adamak
- be wedded to
- kendini adamak
- {f} cultivate
- kendini adamak
- settle down to
- kendini adamak
- be wedded to smth
- kendini adamak
- give over
- kendini alamamak
- able to desist
- kendini alamamak
- not to be able to refrain from, be unable to stop oneself from
- kendini alamamak
- to be able to desist from
- kendini alamamak
- be able to desist
- kendini alamamak
- be able to desist from
- kendini alamamak
- able to desist from
- kendini alamamak
- to be able to desist
- kendini alamamak
- to be able to desist (from)
- kendini alamamak
- give oneself over
- kendini beğenme
- conceit
- kendini beğenme
- boast
- kendini beğenme
- selflove
- kendini beğenme
- self_esteem
- kendini beğenmek
- feel one's oats
- kendini beğenmek
- to be conceited
- kendini beğenmek
- think oneself no small potatoes
- kendini beğenmek
- think one is the cat's pyjamas