Определение kendi (a) в Турецкий язык Английский Язык словарь
- own(a)
- belonging to or on behalf of a specified person (especially yourself); preceded by a possessive; "for your own use"; "do your own thing"; "she makes her own clothes"; "`ain' is Scottish
- kendi
- own
It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain.
- Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.
I perceive myself as my own god.
- Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum.
- kendi
- self
The man pleaded self-defence.
- Adam kendini savunmak için yalvardı.
Is it possible to pass the tax accountant exam by self study?
- Kendi kendine çalışma ile, vergi muhasebecisi sınavını geçmek mümkün mü?
- kendi kendine
- by herself
I didn't tell her. She found out by herself.
- Ona söylemedim. O kendi kendine öğrendi.
- kendi kendine
- by himself
- kendi kendine
- on one's own
- kendi kendine
- by itself
Just pull the door shut. It'll lock by itself.
- Sadece kapıyı kapamak için çekin. O kendi kendine kitlenecektir.
The machine works by itself.
- Makine kendi kendine çalışır.
- kendi
- respective
Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders.
- Hem Fadıl hem de Leyla, kendi kariyer merdivenlerini tırmanmaya devam ettiler.
Tom and Mary spoke in their respective languages.
- Tom ve Mary kendi dillerinde konuştu.
- kendi
- oneself
We should tell the children how to defend oneself.
- Çocuklara kendilerini nasıl koruyacaklarını anlatmalıyız.
It's very difficult to know oneself.
- Kendini bilmek çok zordur.
- kendi
- herself
She always comforted herself with music when she was lonely.
- O yalnızken kendini her zaman müzikle rahatlattı.
She wears high heels to make herself look taller.
- O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- kendi
- himself
He said NO to himself. He said YES aloud.
- Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
- kendi
- its
After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
- Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
America fancies itself the world's freest nation.
- Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.
- kendi
- of one's own
- kendi
- itself
If it were not for books, each generation would have to rediscover for itself the truths of the past.
- Kitaplar olmasaydı, her nesil kendisi için geçmişin gerçeklerini yeniden keşfetmek zorunda kalacaktı.
History repeats itself.
- Tarih kendini tekrarlar.
- kendi
- auto
After the concert, Tom signed autographs.
- Tom konserden sonra kendi el yazılarını imzaladı.
In the automotive industry of the 1970's, Japan beat the U.S. at its own game.
- 1970'lerin otomotiv endüstrisinde Japonya kendi oyununda ABD'yi yendi.
- kendi
- him
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
He said NO to himself. He said YES aloud.
- Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
- kendi bahçesinde yetişen
- homegrown
- kendi isteğiyle
- voluntarily
Tom didn't sign the confession voluntarily.
- Tom itirafı kendi isteğiyle imzalamadı.
- kendi kendime
- to myself
I said that to myself.
- Onu kendi kendime söyledim.
Sometimes I am an enigma to myself.
- Bazen kendi kendime anlaşılmaz oluyorum.
- kendi kendime
- by myself
I'm too scared to go there by myself.
- Kendi kendime oraya gitmekten çok korkuyorum.
I'll be okay by myself.
- Ben kendi kendime iyi olacağım.
- kendi kendime
- on my own
I finished the job on my own.
- İşi kendi kendime bitirdim.
- kendi kendine yeten
- self-contained
- kendi kendini imha etmek
- destruct
- kendi suyunda pişirmek
- stew
- kendi halinde
- simple
- kendi halinde
- composed
- kendi
- auto-
- kendi
- personally
- kendi
- her
She said NO to herself. She said YES aloud.
- Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
I showed her my room.
- Ona kendi odamı gösterdim.
- kendi içinde
- in itself
Technology is in itself meaningless unless it serves mankind.
- Teknoloji insanlığa hizmet etmedikçe kendi içinde anlamsızdır.
Playing cards is not in itself harmful.
- İskambil oynamak kendi içinde zararlı değildir.
- kendi kendime
- on my own hook
- kendi kendine
- on one's own hook
- kendi kendine
- on your own
- kendi kendine
- oneself
- kendi kendine abartma
- self-aggrandizement
- kendi kendine acıma
- self-pity
- kendi kendine işleyen
- (Askeri) self acting
- kendi kendine kalmış
- on his own
- kendi kendine konuşmak
- huddle with oneself
- kendi kendine konuşmak
- talk to oneself
- kendi kendine konuşmak
- soliloquize
- kendi kendine konuşmak
- speak aside
- kendi kendine olan
- self inflicted
- kendi kendine psikanaliz
- (Pisikoloji, Ruhbilim) self-analysis
- kendi kendine sönen
- self-extinguishing
- kendi kendine söylenmek
- murmur
- kendi kendine temizleme
- (Çevre) self purification
- kendi kendine yapabilir
- self-efficacy
- kendi kendine yardım
- self-help
- kendi kendine yardım
- self help
- kendi kendine yeten
- self contained
- kendi kendine yeten
- complacent
- kendi kendine yeterli
- (Askeri) self-contained
- kendi kendine yetme
- self help
- kendi kendine öğrenme
- self learning
- sen kendi işine bak
- mind your own business
- Kendi düşen ağlamaz
- (Atasözü) As you make your bed, you'll lie on it
- kendi
- he; she
- kendi ayakları üzerinden durmak
- (deyim) Stand on one's own (two) feet, stand on one's own bottom
- kendi bildiğini okumak
- own way to
- kendi biten, kendi kendine yetişen bitki
- own ends, self-grown plant
- kendi imkanlarıyla
- through/with one's own meansin one's own capacity
- kendi isteğiyle
- of one's own accord
- kendi kendine
- By oneself, on one's own
- kendi kendine sormak
- to ask himself
- kendi ne
- what their
- kendi seçimi
- self selected
- kendi yerine geçilen kimse
- Nobody can replace their
- kendi yerine hacca gidilmiş olan
- Go to his place of pilgrimage that have been
- kendi üstüne dökmek
- pour on to his
- sakin, kendi hâlinde yaşayan
- residents, who live in their own state of
- Vebali kendi boynuna
- His blood is on his own head
- bedeli kendi karşılayarak
- by covering the costs
- borsada kendi hesabına işlem yapan kimse
- dealer
- eserin sanatçının kendi yaptığı kopyası
- replica
- herkes kendi hesabını ödemek
- go dutch
- herkesin kendi masrafını ödediği eğlence
- dutch treat
- kendi adına
- (Hukuk) on its behalf
- kendi adına konuşmak
- speak for oneself
- kendi alanına gelmek
- come into one's own
- kendi aleminde yaşamak
- to live in one's own world
- kendi başına
- by one's own
- kendi başına
- on one's own, by himself
- kendi başına
- on one's tod
- kendi bildiğini okumak
- to get one's own way, to have one's own way
- kendi derdine düşmek
- to be preoccupied with one's own troubles
- kendi derdine düşmek
- to be completely taken up with one's own troubles
- kendi dinine çevirmek
- proselytize
- kendi dünyasında yaşamak
- to live in a world of one's own
- kendi ekmeği ile oynamak
- quarrel with one's bread and butter
- kendi eliyle
- with one's own hand
- kendi etrafında dönmek
- whirl round
- kendi etrafında dönmek
- whirl about
- kendi geçimini sağlayan kimse
- independent gentleman
- kendi göbeğini kendi kesmek
- (Konuşma Dili) to do it all on one's own, do it without getting help from anybody
- kendi göbeğini kendi kesmek
- pull oneself up by one's own bootstraps
- kendi hakkında
- of oneself
- kendi halinde
- placid
- kendi halinde
- harmless, quiet
- kendi halinde insanlar
- simple folks
- kendi halindelik
- philosophy
- kendi halinden memnun
- self complacent
- kendi haline bırakmak
- leave alone
- kendi haline bırakmak
- let smth. ride
- kendi haline bırakmak
- let be
- kendi haline bırakmak
- to leave (someone) to his own devices; to let (a thing) take care of itself
- kendi haline bırakmak
- let it ride
- kendi haline bırakılmış
- adrift
- kendi haline kalmak
- be all adrift
- kendi havasında olmak
- to do what one feel likes doing
- kendi hayat hikâyesi
- autobiography
- kendi hesabına
- on one's tod
- kendi hesabına
- on one's own account
- kendi hesabına
- on one's own
- kendi ihtiyacını kendi üreten
- self supplier
- kendi iradesiyle
- of one's own volition
- kendi içine çevirmek
- introvert
- kendi işinde yenmek
- out herod
- kendi işine bak
- mind your own business
- kendi işini kendi gören kimse
- do it yourselfer
- kendi işini kendi görmek
- to paddle one's own canoe
- kendi işini kendi görmek
- pull oneself up by one's own bootstraps
- kendi işini kendin gör
- do it yourself or go without
- kendi kaderini kendi çizmek
- (deyim) be the captain of one's soul
- kendi kazdığı kuyuya düşmek
- hoist with one's own petard
- kendi kazdığı kuyuya düşmek
- be hoist with one's own petard
- kendi kazdığı kuyuya kendi düşmek
- to be hoist with one's own petard
- kendi kendine
- aside
- kendi kendine
- 1. on one's own responsibility; of one's own accord. 2. alone, by oneself, without help. 3. to oneself. 4. theat. as an aside
- kendi kendine
- a) by oneself, on one's own b) automatically
- kendi kendine akabilen
- self flowable
- kendi kendine algılayan
- self-perceiving
- kendi kendine algılayış
- self-perceiving
- kendi kendine başarıya ulaşmış
- self-made
- kendi kendine bulmak
- (deyim) find oneself in
- kendi kendine doyan
- self saturating
- kendi kendine durma
- (Çevre) coastdown
- kendi kendine döllenme
- self pollination
- kendi kendine döllenme
- self-pollination
- kendi kendine döllenme
- (açmayan çiçekte) cleistogamic
- kendi kendine enerjilenme
- (Otomotiv) self-energizing
- kendi kendine gelin güvey olmak
- to count one's chickens before they're hatched, build castles in Spain
- kendi kendine gerçekleştirme
- self realization
- kendi kendine giden
- drive yourself
- kendi kendine gülme
- chuckle
- kendi kendine gülmek
- chuckle
- kendi kendine hareket edemeyen uçak
- (Askeri) non-self deployment aircraft
- kendi kendine havalanma
- self aeration
- kendi kendine hizmet eden
- self serving
- kendi kendine hızlanan
- self-accelerating
- kendi kendine konuşma
- soliloquy
- kendi kendine kuruma
- (Madencilik) self-desiccation
- kendi kendine kıkırdayarak
- chucklingly
- kendi kendine merkezleme
- (Otomotiv) self centering
- kendi kendine olan
- automatic
- kendi kendine olan
- self-inflicted
- kendi kendine oral seks yapma
- autofellatio
- kendi kendine söz vermek
- pledge oneself
- kendi kendine tasfiye
- (Ticaret) self liquidation
- kendi kendine tekrarlamak
- soliloquize
- kendi kendine telkin
- autosuggestibility
- kendi kendine telkin
- autosuggestion
- kendi kendine telkin
- self-command
- kendi kendine test çıkışı
- self test output
- kendi kendine uyanış
- self-awakening
- kendi kendine uygulayan
- self executing
- kendi kendine yeten millet
- (Politika, Siyaset) self sufficient nation
- kendi kendine yetmek
- become self-sufficient
- kendi kendine yetmek
- be thrown upon oneself
- kendi kendine yetmek
- be thrown upon one's own resources
- kendi kendine zarar veren
- self destructive
- kendi kendine çalışan
- self-operating
- kendi kendine ötanazi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) auto-euthanasia
- kendi kendine öğrenilmiş
- self taught
- kendi kendine üretilmiş
- self produced
- kendi kendine şekillendirme
- (Pisikoloji, Ruhbilim) autoshaping
- kendi kendini değerlendirmek
- orientate oneself
- kendi kendini eğitmiş
- self taught
- kendi kendini mahvetme
- selfdestruction
- kendi kendini mahvetmek
- dish oneself
- kendi kendini rezil etmek
- disgrace oneself
- kendi kendini tatmin
- masturbation
- kendi kendini tatmin etmek
- wank
- kendi kendini toksinleme
- autointoxication
- kendi kendini yemek
- to eat one's heart out, worry oneself to death
- kendi kendini yiyip bitirmek
- be consumed with
- kendi kendini yöneten
- (Hukuk) autonomous
- kendi kendini yöneten
- self governing
- kendi kendini yönetme
- self government
- kendi kuyusunu kendi kazmak
- to dig one's own grave, be the cause of one's own downfall
- kendi namına
- (Hukuk) on its behalf
- kendi raketimi getirmem gerekiyor mu
- Do I have to bring my own racket
- kendi sahasında
- home
- kendi sermaye paylarına düşen miktarına kadar
- (Hukuk) up to the amount of their share of capital
- kendi suyuyla kısık ateşte pişirilmiş
- braised
- kendi tarafına çekmek
- win over
- kendi tozuyla tohumlanan
- autogamous
- kendi yiyemediğini başkasına da yedirtmeyen kimse
- dog in the manger
- kendi çalıp kendi oynuyor
- (Konuşma Dili) He makes a big fuss about something, but when people want to help him he spurns their aid
- kendi çapında
- according to his own standards, according to his own way of thinking
- kendi çıkarına bakmak
- look out for number one
- mezatta kendi malını satın almak
- buy in
- sıhhiye birliği, kendi kendine yetebilir, taşınabilir
- (Askeri) medical unit, self-contained, transportable
- ulusların kendi geleceklerini belirlemesi
- (Hukuk) national self-determination
- yazarın kendi el yazması
- autograph