I don't like bony fish.
- Ben kemikli balıkları sevmem.
The bones remained frozen in the ice.
- Kemikler buzda donmuş olarak kaldı.
It was a cat starved to skin and bones.
- Bir deri bir kemik açlıktan ölmüş bir kediydi.
She suffers from osteoporosis.
- O, kemik erimesinden muzdarip.
My father suffers from osteoporosis.
- Babam kemik erimesinden acı çekiyor.