kefaletsiz

listen to the pronunciation of kefaletsiz
Турецкий язык - Английский Язык
(Kanun) own recognizance
kefalet
(Hukuk) bail

If you can't make bail, you'll have to stay in jail. - Eğer kefalet ödeyemezsen hapishanede kalmak zorunda kalacaksın.

Tom is arranging bail. - Tom kefalet düzenliyor.

kefalet
{i} bond
kefalet
guarantee
kefalet
(Kanun) personal bail
kefalet
(Kanun) liabilities
kefalet
(Kanun) ball
kefalet
(Kanun) collateral
kefalet
warrant
kefalet
security
kefalet
sponsion
kefalet
surety
kefalet
recognisance
kefalet
guaranty
kefalet
sponsorship
kefalet
recognizance
kefalet
bail, guaranty, surety
kefalet
caution money
kefalet
caution
kefalet
bailment
kefalet
indemnification
kefalet
warranty
kefalet
suretyship
kefalet
replevin
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение kefaletsiz в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Kefalet
(Osmanlı Dönemi) SABARET
kefalet
Birinin borcunu ödememesi veya verdiği sözü yerine getirmemesi durumunda bütün sorumluluğu üzerine alma durumu, kefillik: "O zamanlarda her sene kefaletleri yüzünden bin lira, iki bin lira ödemek mecburiyetinde kalınmış."- A. Ş. Hisar
kefalet
Birinin borcunu ödememesi veya verdiği sözü yerine getirmemesi durumunda bütün sorumluluğu üzerine alma durumu, kefillik
kefaletsiz
Избранное