It'll keep you warm - Seni sıcak tutar She keeps a diary - Günlük tutuyor. He keeps the books - Defter tutuyor.
Köpeğimizi bağlı tutmak zorundayız.
- We have to keep our dog tied.
Lojban'ın geliştirilmesinde, dili ilk aşamasından beri tarafsız tutmak için çabalar tutarlı olarak yapılmıştır.
- In the development of Lojban, efforts were consistently made since the initial phase to keep the language culturally neutral.
Bu kasa değerli eşyaları saklamak içindir.
- This safe is for keeping valuables.
Onu bir sır olarak saklamak zorundayım.
- I have to keep it a secret.
Çocuklarımı okula devam ettirmek için ne gerekiyorsa yapacağım.
- I'll do whatever it takes to keep my children in school.
Gelenekleri farklı bağlamlarda devam ettirmek zordur.
- It's difficult to keep traditions in different contexts.
Kendini soğuktan korumak için kazak giydi.
- He wore a pullover sweater to keep from getting cold.
Eti uzun süre korumak istiyorsanız onu dondurun.
- If you want to keep meat for a long time, freeze it.
O, istediği zaman bir sırrı saklayabilir.
- He is capable of keeping a secret when he wants to.
Parayı güvenli bir yerde saklayın.
- Keep the money in a safe place.
Teklifimle ilgili patronumun yaptığı ağır eleştiriden sonra, burada çalışmayı ne kadar süre sürdürmek istediğimden emin değilim.
- After the hatchet job my boss did on my proposal, I'm not sure how long I want to keep on working here.
Bir insanı birinin arkadaşı yapmak kolaydır fakat onu öyle sürdürmek zordur.
- It is easy to make a man one's friend, but hard to keep him so.
Tren o kadar kalabalıktı ki ben bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda kaldım.
- The train was so crowded that I had to keep standing all the way.
Kendinizi esnemekten alıkoymak için en iyi yol nedir?
- What's the best way to keep yourself from yawning?
Böylesine büyük bir evi geçindirmek için çok para gerekir.
- It takes a lot of money to keep up such a big house.
Mary en iyi yemek takımlarını o dolapta tutar.
- Mary keeps her best dishes in that cabinet.
Tom'u çok yemekten engelle.
- Keep Tom from eating too much.
Onu içeriye sokmamak için, ihtiyati tedbirler almak zorunda kaldım.
- I would have to take precautionary steps to keep him out.
Tom Mary'nin adres defterini nerede sakladığını büyük ihtimalle bilmiyor.
- Tom isn't very likely to know where Mary keeps her address book.
Mesafemizi korumamızı tavsiye ederim.
- I recommend we keep our distance.
Kendini soğuktan korumak için kazak giydi.
- He wore a pullover sweater to keep from getting cold.
Bu kasa değerli eşyaları saklamak içindir.
- This safe is for keeping valuables.
Sır saklamada iyi misin?
- Are you good at keeping secrets?
Çocuk kalemlerini keskin tutmayı severdi.
- The boy liked to keep his pencils sharp.
Tom ilk kez Mary'yi eve getirdiğinde onun annesi bu bir kaleci. dedi.
- The first time Tom brought Mary home, his mother said, This one's a keeper.
Bütün bu yiyecekleri tutacak bir yerimiz yok.
- We have no place to keep all this food.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Kurumu 1990'da kayıt tutmaya başladığından beri, yiyecek fiyatları en yüksek seviyesindedir.
- Food prices are at their highest level since the United Nations Food and Agriculture Organization began keeping records in 1990.
Seninle kalıyorken geçimimi sağlamak istiyorum.
- I'd like to earn my keep while I'm staying with you.
Tom sır tutmada iyi değildi.
- Tom has never been good at keeping secrets.
Tom sır tutmakta iyi değildir.
- Tom isn't good at keeping secrets.
Var olan müşterileri korumak, yenilerini bulmak kadar önemlidir.
- Keeping existing clients is just as important as finding new ones.
TV aklınızı pasif durumda tutması bakımından zararlıdır.
- TV is harmful in that it keeps your mind in a passive state.
Sağlıklı kalmak istiyorsan, daha çok egzersiz yapmalısın.
- If you want to keep healthy, you should do more exercises.
Sadece sessiz kalmak zorundasın.
- You have only to keep silent.
Bu kasabada düzeni sağlamak zordur.
- It's difficult to keep order in this town.
Seninle kalıyorken geçimimi sağlamak istiyorum.
- I'd like to earn my keep while I'm staying with you.
Bir köpeğin yerine bir kedi bakmak istiyorum.
- I want to keep a cat instead of a dog.
O, bir kedi bakmak istiyor.
- She wants to keep a cat.
When we gamble at poker, we play for keeps.
We both got a job to do. They play for keeps and we play for keeps too, Haggans said.
The Griswold trophy was presented to its winner, for keeps, since it was the third time she had won it.
And than Sir Trystrames rode prevayly unto the posterne where kepte hym La Beale Isode, and there she made hym grete chere, and thanked God of his good spede.
The rabbit avoided detection by keeping still.
Latex paint won't keep indefinitely.
So Sir Gareth strayned hym so that his olde wounde braste ayen on bledynge; but he was hote and corragyous and toke no kepe, but with his grete forse he strake downe the knyght .
The wrathful skies / Gallow the very wanderers of the dark / And make them keep their caves.
I keep taking the tablets, but to no avail.
I keep my brother out of trouble by keeping him away from his friends and hard at work.
May the Lord keep you from harm.
He works as a cobbler's apprentice for his keep.
... and ask them what they think about it, they tell you it keeps them from hiring more people. ...
... It keeps it a little bit cheaper. ...