The witch is stirring her cauldron.
- Cadı, kazanını karıştırıyor.
The cauldron was steaming and bubbling.
- Kazan, buhar çıkarıp köpürüyor.
She earns more than she spends.
- O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
And you have earned the new puppy that's coming with us … to the White House.
- Sen bizimle Beyaz Saray'a kadar gelecek yeni köpek yavrusu kazandın.
In 1958, Brazil won its first World Cup victory.
- 1958'de, Brezilya ilk Dünya Kupası zaferini kazandı.
Spain has won the 2010 FIFA World Cup and the national team logo gains the first star.
- İspanya, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın galibi oldu ve millî takım logosu ilk yıldızını kazandı.
White to play and win.
- Sıra beyazda ve kazandı.
Is there any possibility that he'll win the election?
- Onun seçimi kazanması için herhangi bir ihtimal var mı?
The ominous thunderstorm in the distance was gaining speed and strength.
- Uzaktaki uğursuz bir fırtına hız ve güç kazanıyordu.
The city is gaining popularity as a major tourist destination.
- Kent, önemli bir turistik yer olarak rağbet kazandı.
He got a prize for winning the competition.
- O, yarışmayı kazandığı için bir ödül aldı.
That team has little, if any, chance of winning.
- O takımın çok az, eğer varsa, kazanma şansı var.
And you have earned the new puppy that's coming with us … to the White House.
- Sen bizimle Beyaz Saray'a kadar gelecek yeni köpek yavrusu kazandın.
He earned the money he needed to go to college.
- O, üniversiteye gitmek için ihtiyacı olan parayı kazandı.
No gains without pains.
- Emeksiz kazanç olmaz.
When we are praised, we gain confidence.
- Övüldüğümüz zaman güven kazanırız.
Who do you think will win this year's Super Bowl?
- Bu yılki final karşılaşmasın kimin kazanacağını düşünüyorsun?
Who won the Super Bowl?
- Amerikan futbolu şampiyonluğunu kim kazandı?