It was careless of you to lose the key.
- Anahtarı kaybetmek senin dikkatsizliğindi.
I don't want to lose this match.
- Bu maçı kaybetmek istemiyorum.
It's better to have loved and lost than never to have loved at all.
- Sevmek ve kaybetmek hiç sevmemekten daha iyidir.
Tom doesn't want to lose Mary.
- Tom Mary'yi kaybetmek istemiyor.
To lose face means to be humiliated.
- İtibarını kaybetmek aşağılanmak anlamına gelir.
We should spend our time creating content for our website rather than wasting time worrying about minor cosmetic details.
- Küçük kozmetik detaylar hakkında endişelenerek zaman kaybetmektense web sitemiz için içerik yaratarak zamanımızı harcamalıyız.
Why did the lawyer lose in the argument?
- Avukat savunmada niçin kaybetti?
Tom never loses his cool.
- Tom soğukkanlılığını asla kaybetmez.
She forgave him for losing all her money.
- O, tüm parasını kaybettiği için onu bağışladı.
I can't stand losing her.
- Ben onu kaybetmeye dayanamam.
I have lost my watch.
- Kol saatimi kaybettim.
They lost no time in leaving their home.
- Evlerinden ayrılırlarken zaman kaybetmediler.
To keep you is no benefit. To destroy you is no loss.
- Sizi yaşatmak hiçbir şey kazandırmaz, kaybetmek ise hiçbir kayıp getirmez.
I've mislaid my watch.
- Kol saatimi kaybettim.