I like walking on dusty and rocky trails.
- Tozlu ve kayalıklı yollarda yürümeyi severim.
I like walking on dusty and rocky trails.
- Tozlu ve kayalıklı yollarda yürümeyi severim.
The climber died after he was hit by rocks.
- Dağcı kayalıklara çarptıktan sonra yok oldu.
The ship was wrecked on the rocks.
- Gemi, kayalara çarpmış.
Seen at a distance, the rock looks like a squatting human figure.
- Uzaktan bakıldığında, kaya, çömelen bir insan figürüne benziyor.
If plants and stones are in the water then this will happen: the plants float and the rocks sink.
- Eğer bitkiler ve taşlar suda ise o zaman bu olur: bitkiler yüzer ve kayalar batar.
Tom sat down on a rock and removed a stone from his shoe.
- Tom bir kayanın üzerine oturdu ve ayakkabısından bir taş çıkardı.
Uranus has eleven known rings, which contain dark, boulder-sized particles.
- Uranus'un kara, kaya parçaları şeklinde nesneleri içeren, onbir bilinen halkası vardır.
Mr Sato was standing on top of a boulder.
- Bay Sato bir kayanın tepesinde duruyordu.