Bearing can be unbearable.
- Katlanma dayanılmaz olabilir.
Tom tried to stand, but couldn't.
- Tom katlanmaya çalıştı ama yapamadı.
I will not stand for this.
- Buna katlanmayacağım.
How long will we have to put up with this?
- Buna ne kadar süre katlanmak zorunda kalacağız?
I shouldn't have to put up with this noise.
- Bu gürültüye katlanmak zorunda olmamalıyım.
What can't be cured must be endured.
- Çaresi yoksa katlanmak gerekir.
To be loved is to be consumed. To love is to give light with inexhaustible oil. To be loved is to stop existing, to love is to endure.
- Sevilmek, tüketilmektir. Sevmek tükenmez yağ ile ışık vermektir. Sevilmek, varlığı durdurmak, sevmek katlanmaktır.
The only thing we could do was to bear with it.
- Yapabileceğimiz tek şey ona katlanmaktı.
Love is like the measles. We all have to go through it.
- Aşk kızamık gibidir. Hepimiz ona katlanmak zorundayız.
The only thing we could do was to bear with it.
- Yapabileceğimiz tek şey ona katlanmaktı.