Last night, we celebrated a friend's birthday with cases of Champagne, we ended up completely wasted.
- Dün gece bir arkadaşınızın doğum gününü, saçıp savurarak tamamen tükettiğimiz şampanya kasalarıyla kutladık.
Go buy a case of beer.
- Bir kasa bira almaya git.
Give me your passport, Tom. I'll keep it in my safe.
- Bana pasaportunu ver, Tom. Onu kasamda saklayacağım.
I forgave the boy for stealing the money from the safe.
- Kasadan parayı çaldığı için çocuğu bağışladım.
Dan broke into the vault and stole millions of dollars.
- Dan kasa dairesine girdi ve milyonlarca dolar çaldı.
Tom was accused of stealing money from the cash register.
- Tom yazar kasadan para çalmakla suçlandı.
Please pay at the register.
- Lütfen kasaya ödeyin.
This is an equestrian town! You will see horses everywhere.
- Burası bir binicilik kasabasıdır! Atları her yerde göreceksiniz.
Tom keeps his important papers in a safety deposit box.
- Tom önemli evraklarını kiralık kasada saklıyor.
Tom keeps his important papers in a safety deposit box.
- Tom önemli evraklarını güvenli bir kasada saklıyor.
I asked Tom if he had a safe deposit box.
- Tom'a bir çelik kasası olup olmadığını sordum.
Tom keeps his passport in a safe deposit box at the bank.
- Tom pasaportunu bankada bir kiralık kasada tutuyor.
Tom keeps his passport in a safe deposit box at the bank.
- Tom pasaportunu bankada bir kiralık kasada tutuyor.
Tom keeps his passport in a safe deposit box at the bank.
- Tom pasaportunu bankada güvenli bir kasada saklıyor.
The whole town has cable TV.
- Tüm kasaba kablolu TV'ye sahip.
The door frame is warped and the door won't close properly.
- Kapı kasası çarpık ve kapı uygun şekilde kapanmayacak.
He stood under the door frame.
- O kapı kasasının altında durdu.
I need something to open this crate with.
- Bu kasayı açmak için bir şeye ihtiyacım var.
Philip, like Andrew and Peter, was from the town of Bethesda.
- Philip, Andrew ve Peter gibi, Bethesda kasabasındandı.
Tom was accused of stealing money from the cash register.
- Tom yazar kasadan para çalmakla suçlandı.
There's a long line at every cash register.
- Her yazar kasada uzun bir sıra vardır.
Please pay the cashier.
- Lütfen kasaya ödeyin.