None of the computers can continue to run with a burnt card.
- Hiçbir bilgisayar yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.
Hello, I have a reservation, my name is Kaori Yoshikawa. Here is the confirmation card.
- Merhaba, benim bir rezervasyonum var, adım Kaori Yoshikawa. İşte onay kartı.
There were three hundred cardboard boxes filled with old clothes ready to be sent to the disaster area.
- Afet bölgesine gönderilmek üzere hazır eski giysiler ile dolu üç yüz karton kutu vardı.
Tom collects teddy bears, postcards and stamps, old coins, stones and minerals, number plates and hubcaps - in short: almost everything.
- Tom oyuncak ayıları, kartpostal ve pulları, eski paraları, taş ve mineralleri, trafik plakaları ve jant kapaklarını yani kısacası hemen hemen her şeyi toplar.
Tom reached into the cardboard box and pulled out a photo album.
- Tom karton kutuya uzandı ve bir fotoğraf albümü çıkardı.
Cardboard boxes rip easily.
- Karton kutular kolayca yırtılırlar.
We killed time by playing cards.
- Kart oynayarak zaman öldürdük.
I use numbered index cards for each student.
- Her öğrenci için numaralandırılmış dizin kartları kullanırım.
May I see your boarding pass, please?
- Biniş kartınızı görebilir miyim?
Here is your boarding pass.
- İşte senin biniş kartın.
I would like to buy some postcards.
- Birkaç kartpostal almak istiyorum.
She sent him a postcard.
- O ona bir kartpostal gönderdi.
When she began to speak, her voice was less dry than it had been.
- O konuşmaya başladığında sesi öncekinden daha az karttı.
Tom almost never forgets to send his mother a Mother's Day greeting card.
- Tom bir anneler günü tebrik kartını annesine göndermeyi neredeyse asla unutmaz.
The couple has a business of selling greeting cards.
- Çiftin tebrik kartları satan bir işletmesi var.