Tom had mixed feelings.
- Tom'un karmaşık duyguları vardı.
You should be more careful about what you say in mixed company. I know you're just joking, but not everyone would understand.
- Sen karma şirkette söylediklerin konusunda daha dikkatli olmalısın. Ben sadece senin şaka yaptığını biliyorum, ama herkes anlamayacaktır.
It will probably snow tomorrow.
- Yarın muhtemelen kar yağacak.
Probably it will snow tomorrow.
- Yarın muhtemelen kar yağacak.
Let's agree to share in the profits.
- Karı paylaşmada anlaşalım.
Robert got a small proportion of the profit.
- Robert, karın küçük bir bölümünü aldı..
You're going to catch hell from your wife if she finds out.
- Karın öğrenirse ondan fırçayı yiyeceksin.
He ran to catch up to his brother.
- Erkek kardeşine yetişmek için koştu.
It will be to our mutual benefit to carry out the plan.
- Bu planı gerçekleştirmek karşılıklı olarak yararımıza olacaktır.
The government decided to impose a special tax on very high incomes.
- Hükümet, çok yüksek gelirlere özel bir vergi uygulamaya karar verdi.
He looked for a profitable investment for his capital.
- Sermayesi için karlı bir yatırım arıyordu.
Podgorica is the capital of Montenegro.
- Podgorica, Karadağ'ın başkentidir.
In return for helping you with your studies, I'd like to ask a small favor of you.
- Çalışmalarınızda size yardım karşılığında, ben sizden küçük bir iyilik rica ediyorum.
When I met Hanako last Sunday, she said she had returned three days before.
- Ben geçen Pazar Hanako ile karşılaştığımda, üç gün önce döndüğünü söyledi.
It's your turn to shuffle.
- Kağıtları karma sırası sende.
Do you want me to shuffle the cards?
- Kartları karmamı ister misin?
They tried very hard to gain an advantage over one another.
- Onlar birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için çok uğraştılar.
A small gain is better than a great loss.
- Zararın neresinden dönersek kârdır.
Mary mixed the ingredients to make a cake.
- Mary bir pasta yapmak için malzemeleri karıştırdı.
Air is a mixture of various gases.
- Hava, çeşitli gazların bir karışımıdır.
You must not yield to temptation.
- Günaha karşı boyun eğmemelisin.
He finally yielded to the request of his wife and bought a house.
- O sonunda karısının isteğine boyun eğdi ve bir ev satın aldı.
This company's profit margin is very big.
- Bu şirketin kar marjı çok büyük.
This product brought us a large margin.
- Bu ürün bize büyük bir kar getirdi.
Tom kicked the snow off his boots.
- Tom karı tekmeleyerek botundan düşürdü.
A group of people started off in snow boots.
- Bir grup insan kar botlarıyla yola koyuldular.
The concrete mixing plant is just a mile from the worksite.
- Beton karma tesisi sadece şantiyeden bir mil uzakta.
Our school is now coeducational.
- Bizim okulumuz şimdi karma.
Our school became coeducational a long time ago.
- Okulumuz uzun zaman önce karma eğitim oldu.
I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow.
- Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.
His wife now had to take care of his grandfather, not to mention their two children.
- İki çocuğu şöyle dursun, karısı şimdi onun büyük babasına bakmak zorundaydı.
The game was delayed on account of snow.
- Maç kar nedeniyle ertelendi.
I am not accountable to you for my actions.
- Yaptıklarımdan size karşı sorumlu değilim.
Tom picked up the cards and began shuffling them.
- Tom kartları aldı ve onları karmaya başladı.
Our school became coeducational a long time ago.
- Okulumuz uzun zaman önce karma eğitim oldu.
Our school is now coeducational.
- Bizim okulumuz şimdi karma.
The bus service won't be available until the snow has melted.
- Kar eriyinceye kadar otobüs servisi mevcut olmayacak.
Tickets are available for $30 per couple or $20 per single reservation.
- Biletler çift başına 30 Dolar ya da tek bir rezervasyon için 20 Dolar karşılığı mevcuttur.
My daughter likes summer fruits, such as cherries, watermelons and peaches.
- Kızım kiraz, karpuz ve şeftali gibi yaz meyvelerini seviyor.
Mary likes watermelons more than melons.
- Mary karpuzları kavunlardan daha fazla sever.
My sister likes melons and so do I.
- Kız kardeşim kavun sever ve ben de.