Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

karmaşıklık

listen to the pronunciation of karmaşıklık
Турецкий язык - Английский Язык
sophistication
entanglement
complicacy
complexity
complication
trickiness
complicatedness
complexness
complexity of
intricacy
karmaşık
complicated

The brain is just a complicated machine. - Beyin sadece karmaşık bir makinedir.

Grammar is very complicated. - Dil bilgisi çok karmaşık.

karmaşık
complicate

Modern finance is becoming increasingly complicated and sophisticated. - Modern finans giderek karmaşık ve sofistike hale geliyor.

The factory uses many complicated machines. - Fabrika birçok karmaşık makineleri kullanır.

karmaşık
sophisticate

I think it's a little more sophisticated than that. - Sanırım bu ondan biraz daha karmaşık.

Modern finance is becoming increasingly complicated and sophisticated. - Modern finans giderek karmaşık ve sofistike hale geliyor.

karmaşık
(Biyokimya) complex molecule
karmaşık
elaborate

Is the Loch Ness monster real or is it just an elaborate hoax? - Loch Ness canavarı gerçek mi yoksa sadece karmaşık bir aldatmaca mı?

karmaşık
garbled
karmaşık
involved
karmaşık
deep
karmaşık
complex

The savage life is so simple, and our societies are such complex machinery! - Vahşi hayat çok basit ve toplumlarımız çok karmaşık makine!

Man is a complex organism. - İnsan karmaşık bir organizmadır.

karmaşık
sophisticated

Modern finance is becoming increasingly complicated and sophisticated. - Modern finans giderek karmaşık ve sofistike hale geliyor.

I think it's a little more sophisticated than that. - Sanırım bu ondan biraz daha karmaşık.

karmaşık
crazy
karmaşık
cluttering up
karmaşık
complex to
karmaşık
complex, complicated, involved, deep
karmaşık
(Hukuk) elaborated
karmaşık
intricate

The artist painted the most intricate of murals on the old stone wall. - Ressam eski taş duvarda en karmaşık duvar resimlerini yaptı.

I can see some intricate patterns in the picture. - Ben resimde bazı karmaşık desenler görebiliyorum.

karmaşık
{i} complicating

That was the complicating factor. - O karmaşık bir faktördü.

Турецкий язык - Турецкий язык
Karmaşık olma durumu
Karmaşık
ağdalı
Karmaşık
kompleks
karmaşık
İçinde aynı cinsten birçok öge bulunan, birbirine az çok aykırı birçok şeylerden oluşan, mudil. Çözeltide kendisini oluşturan parçalara iki yönlü olarak ayrışan (bir iyon veya birleşik), kompleks
karmaşık
Çözeltide kendisine oluşturulan parçalara iki yönlü olarak ayrışan bir iyon veya birleşik, kompleks
karmaşık
İçinde aynı cinsten birçok öge bulunan, birbirine az çok aykırı birçok şeylerden oluşan, mudil
karmaşıklık
Избранное