Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
It snowed all last night.
- Gece boyunca kar yağdı.
He claimed his share of the profits.
- Kar payını talep etti.
Let's agree to share in the profits.
- Karı paylaşmada anlaşalım.
My wife catches colds easily.
- Karım çok çabuk soğuk kapar.
My wife is liable to catch a cold.
- Karım üşütmeye eğilimli.
It will be to our mutual benefit to carry out the plan.
- Bu planı gerçekleştirmek karşılıklı olarak yararımıza olacaktır.
The government decided to impose a special tax on very high incomes.
- Hükümet, çok yüksek gelirlere özel bir vergi uygulamaya karar verdi.
Karakorum is the early capital city of Mongolia.
- Karakurum, Moğolistan'ın ilk başkentidir.
Podgorica is the capital of Montenegro.
- Podgorica, Karadağ'ın başkentidir.
I'll bet Madonna doesn't return to her career for awhile.
- Madonna'nın kariyerine bir süre için geri dönmeyeceğine bahse girerim.
I bought him a drink in return for his help.
- Onun yardımı karşılığında ona bir içki ısmarladım.
Perry decided to gain information from Drake.
- Perry Drake'den bilgi almaya karar verdi.
They tried very hard to gain an advantage over one another.
- Onlar birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için çok uğraştılar.
You can't mix oil and water.
- Yağ ve suyu karıştıramazsın.
Mary mixed the ingredients to make a cake.
- Mary bir pasta yapmak için malzemeleri karıştırdı.
You must not yield to temptation.
- Günaha karşı boyun eğmemelisin.
He finally yielded to the request of his wife and bought a house.
- O sonunda karısının isteğine boyun eğdi ve bir ev satın aldı.
This company uses cheap labor to increase its profit margins.
- Şirket kâr payını arttırmak için ucuz iş gücü kullanıyor.
This car dealership has very thin profit margins.
- Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.
Tom's boots sank deep into the snow.
- Tom'un botları karın derinliklerine battı.
Tom kicked the snow off his boots.
- Tom karı tekmeleyerek botundan düşürdü.
Lucy's mother told her to take care of her younger sister.
- Lucy'nin annesi, ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow.
- Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.
My brother has a Twitter account.
- Erkek kardeşimin bir Twitter hesabı var.
The game was delayed on account of snow.
- Maç kar nedeniyle ertelendi.
This bacteria is resistant to every available antibiotic.
- Bu bakteri mevcut tüm antibiyotiklere karşı dirençli.
The bus service won't be available until the snow has melted.
- Kar eriyinceye kadar otobüs servisi mevcut olmayacak.
My daughter likes summer fruits, such as cherries, watermelons and peaches.
- Kızım kiraz, karpuz ve şeftali gibi yaz meyvelerini seviyor.
Mary likes watermelons more than melons.
- Mary karpuzları kavunlardan daha fazla sever.
My sister likes melons and so do I.
- Kız kardeşim kavun sever ve ben de.