This decision will reflect on his future career.
- Bu karar onun gelecekteki mesleğini belirtecektir..
I made a decision to study abroad.
- Yurtdışında okumaya karar verdim.
I made a snap judgment.
- Bir gıyabi karar verdim.
It was a judgment call.
- Kanaate dayalı bir karardı.
He was quite decided in his determination.
- O, niyetinde oldukça kararlıydı.
Tom had a look of determination on his face.
- Tom'un yüzünde bir kararlılık ifadesi vardı.
Tomorrow, the verdict for Tom will be announced.
- Yarın Tom için mahkeme kararı açıklanacak.
Tom showed no reaction to the verdict.
- Tom karara hiçbir tepki göstermedi.
I'm not changing my vote.
- Kararımı değiştirmiyorum.
Anxious for a quick decision, the chairman called for a vote.
- Hızlı bir karar için endişeli olduğundan, başkan bir oy için çağrıda bulundu.
That's your conclusion, not mine.
- O, benim değil senin kararın.
I don't agree with your conclusions.
- Ben senin kararlarını onaylamıyorum.
I decided to write 20 sentences a day on Tatoeba.
- Tatoeba'da günde 20 tane cümle yazmaya karar verdim.
I've decided to write 20 sentences every day on Tatoeba.
- Tatoeba'da her gün 20 tane cümle yazmaya karar verdim.
I resolved to break up with her cleanly.
- Onunla ilişkimi tamamen bitirmeye kesin karar verdim.
He made a resolve to stop smoking.
- O, sigara içmeyi bırakmak için karar verdi.
The jealousy is starting to darken Tom's mind.
- Kıskançlık, Tom'un zihnini karartmaya başlıyor.
Suddenly, the clouds darkened the sky.
- Aniden bulutlar gökyüzünü kararttı.
Tom dimmed the lights.
- Tom ışıkları kararttı.
They're dimming the lights. The play is about to begin.
- Onlar ışıkları karartıyorlar. Oyun başlamak üzere.
The resolution that a new road be built was passed.
- Yeni bir yol inşa edilmesi kararı kabul edildi.
Were the sun to rise in the west, she would not change her resolution.
- Güneş batıdan doğsada, o kararından vazgeçmez.
I'm finding it difficult deciding on which one to buy.
- Hangisini alacağıma karar vermeyi zor buluyorum.
We're finding it difficult deciding on which one to buy.
- Hangisini alacağımıza karar vermeyi zor buluyoruz.
The air was darkened by the smoke.
- Hava duman tarafından karartıldı.
The sky suddenly darkened yesterday afternoon.
- Dün öğleden sonra gökyüzü aniden karardı.
We can rely on his judgement.
- Biz onun kararına güvenebiliriz.
Quick judgements are dangerous.
- Hızlı kararlar tehlikelidir.
It doesn't make much sense to me, but Tom has decided not to go to college.
- Bana pek mantıklı gelmiyor fakat Tom koleje gitmemeye karar verdi.
Living the kind of life that I live is senseless and depressing.
- Benimki gibi bir hayat yaşamak manasız ve iç karartıcı.