Opponents say genetically engineered crops can cross-pollinate and damage other crops.
- Karşıtlar genetik mühendisliği bitkilerin çapraz döllenme yapabileceğini ve diğer bitkilere zarar verebileceğini söylüyorlar.
There is no evidence to the contrary.
- Hiçbir karşıt kanıt yoktur.
Although they were twins, they were of opposite personalities.
- İkiz olmalarına karşın onların karşıt kişilikleri vardı.
Becoming rich is the opposite of becoming poor.
- Zengin olmak, yoksul olmanın karşıtıdır.
Tom used to drink a lot, but now he's a teetotaler.
- Tom eskiden çok içerdi ama artık o, bir içki karşıtı.
There is no evidence to the contrary.
- Hiçbir karşıt kanıt yoktur.
Opponents say genetically engineered crops can cross-pollinate and damage other crops.
- Karşıtlar genetik mühendisliği bitkilerin çapraz döllenme yapabileceğini ve diğer bitkilere zarar verebileceğini söylüyorlar.
The leader of this country is fiercely anti-American.
- Bu ülkenin lideri şiddetli bir biçimde Amerikan karşıtıdır.
The anti-smoking law is just, in my opinion.
- Bence, sigara karşıtı yasa makul.
Anti-intellectualism is often couched in the disguise of criticizing elitism.
- Entelektüel karşıtlık, çoğunlukla elitizm'i eleştirmenin kılık değiştirmesiyle ifade edilir.
Good is the antonym of bad and tall is the antonym of short.
- İyi kötü'nün karşıt anlamlı sözcüğü ve uzun kısa'nın karşıt anlamlı sözcüğüdür.
Uyanmak, uyumanın zıttıdır.
- Uyanmak, uyumanın karşıt eylemidir.
Yatmak, kalkmanın zıttıdır.
- Yatmak, kalkmanın karşıt eylemidir.