I'll meet you at the usual time.
- Her zamanki saatte seni karşılayacağım.
Do not forget to meet me at the station.
- Beni istasyonda karşılamayı unutma.
Please help me in welcoming Tom.
- Lütfen Tom'u karşılamam da bana yardım et.
Where's the welcoming committee?
- Karşılama komitesi nerede?
I cannot afford a camera above 300 dollars.
- Ben, 300 doların üzerindeki bir kamerayı maddi olarak karşılayamam.
It's a luxury we can't afford.
- Karşılayamayacağımız bir lüks.
The government was compelled to defray the costs of the war.
- Hükümet savaş maliyetleri karşılamak zorunda kaldı.