He was anxious to meet you.
- O sizinle karşılaşmak için hevesliydi.
He avoided meeting her on the way.
- Yolda onunla karşılaşmaktan kaçındı.
What kind of animals are you most afraid to encounter?
- En çok hangi tür hayvanlarla karşılaşmaktan korkarsınız?
Women and girls would cross over the street rather than meet him.
- Kadınlar ve kızlar onunla karşılaşmaktansa caddeyi geçmeyi tercih ederler.
I wish I wouldn't have to meet you again.
- Keşke seninle tekrar karşılaşmak zorunda olmasam.
I don't want to run into him.
- Ben onunla karşılaşmak istemiyorum.
That was our first encounter.
- Bu bizim ilk karşılaşmamızdı.
Sami and Layla's encounters were limited to their workplace.
- Sami ve Leyla'nın karşılaşmaları işyerleri ile sınırlıydı.
Tom claims to have encountered supernatural creatures in that wood.
- Tom o ormanda doğaüstü yaratıklarla karşılaştığını iddia ediyor.
Today, many problems were encountered.
- Bugün birçok sorunla karşılaşıldı.
Insurance makes us remember that the world we live in isn't completely safe; we might fall ill, face danger or encounter the unexpected.
- Sigorta bize içinde yaşadığımız dünyanın tamamen güvenli olmadığını hatırlatıyor; biz hastalanabiliriz ya da beklenmedik şeylerle karşılaşabiliriz.
When your eyes encounter a beautiful woman, knock her out.
- Gözlerin güzel bir kadınla karşılaştığında, onu çok şaşırt.
Didn't your mother teach you anything? When you meet with scary people always protect your wallet and your arsehole!
- Annen sana bir şey öğretmedi mi? Korkunç biriyle karşılaştığında cüzdanını koru ve kıçını!
Your proposal will meet with significant resistance.
- Öneriniz önemli dirençle karşılaşacaktır.
You're going to come up against fierce competition.
- Sıkı bir rekabetle karşılaşacaksın.
I felt as if he shrank from meeting me.
- Sanki onun benimle karşılaşmaktan çekindiğini hissettim.
Our meeting was quite accidental.
- Karşılaşmamız oldukça raslantıydı.
It's always disappointing when you lose a match on penalties.
- Karşılaşmayı penaltılarda kaybetmen daima hayal kırıklığına uğratıyor.
As I entered the coffee shop, I found two young men watching a wrestling match on television.
- Kafeye girdiğim gibi televizyonda güreş karşılaşması izleyen iki genç erkek gördüm.
The game will be held even if it rains.
- Yağmur yağsa bile karşılaşma yapılır.
Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town.
- Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.
I took part in the athletic meeting.
- Ben, atletizm karşılaşmalarına katıldım.