Many songs are about unrequited love.
- Birçok şarkı karşılıksız aşkı anlatıyor.
The meaning of life is the pure tears of unrequited love.
- Yaşamın anlamı, karşılıksız sevgiden doğan tertemiz gözyaşlarıdır.
I bought this outright.
- Bunu karşılıksız aldım.
A kilo of ketchup is equivalent to two kilos of tomatoes.
- Bir kilo ketçap, iki kilo domatese karşılık gelir.
Marie blushed exceedingly, lowered her head, and made no reply.
- Marie aşırı derecede kızardı, başını indirdi ve hiç karşılık vermedi.
He countered their proposal with a surprising suggestion.
- O, onların teklifine şaşırtıcı bir öneri ile karşılık verdi.
He retorted immediately.
- O, derhal karşılık verdi.
What do I have to do in return?
- Karşılık olarak ne yapmak zorundayım?
Tom wanted something in return.
- Tom karşılık olarak bir şey istedi.
I can't answer for his dishonesty.
- Ben onun sahtekarlığına karşılık veremem.
The dog answers to the name John.
- Köpek John adına karşılık veriyor.