The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities.
- İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı.
Friendship consists of mutual understanding.
- Dostluk karşılıklı anlayışla oluşur.
They want to talk to you about areas of mutual interest.
- Onlar karşılıklı ilgi alanları konusunda sizinle konuşmak istiyorlar.
Find mutual interests, and you will get along with each other.
- Karşılıklı çıkarlar bulursanız, birbirinizle anlaşırsınız.
Marriage should be mutually and infinitely educational.
- Evlilik karşılıklı olarak ve son derece eğitici olmalı.
I think it's mutually beneficial.
- Bence bu karşılıklı olark yararlı.
Marriage should be mutually and infinitely educational.
- Evlilik karşılıklı olarak ve son derece eğitici olmalı.
Norwegian, Swedish and Danish are mutually intelligible to a high degree.
- Norveççe, İsveççe ve Danimarkaca karşılıklı olarak yüksek derecede anlaşılabilirdir.
Everybody knows that he likes her and vice versa.
- Onun onu sevdiğini herkes bilir ve karşılıklı olarak.
A kilo of ketchup is equivalent to two kilos of tomatoes.
- Bir kilo ketçap, iki kilo domatese karşılık gelir.
Marie blushed exceedingly, lowered her head, and made no reply.
- Marie aşırı derecede kızardı, başını indirdi ve hiç karşılık vermedi.
He countered their proposal with a surprising suggestion.
- O, onların teklifine şaşırtıcı bir öneri ile karşılık verdi.
He retorted immediately.
- O, derhal karşılık verdi.
Tom wanted something in return.
- Tom karşılık olarak bir şey istedi.
What does Tom expect in return?
- Tom karşılık olarak ne bekliyor?
She knows better than to answer back to him.
- Ona karşılık vermeyecek kadar akıllıdır.
The dog answers to the name John.
- Köpek John adına karşılık veriyor.