Tom had a bloody nose and got blood on his shirt.
- Tom'un kanlı bir burnu vardı ve kanı gömleğine sürdü.
The bloody European conflict was over.
- Kanlı Avrupa çatışması bitti.
Nothing can stop Fadil from executing his murderous plan.
- Fadıl'ın, kanlı planını uygulamasını hiçbir şey durduramaz.
He has to have his blood pressure taken every day.
- O, her gün kan basıncı ölçtürmek zorundadır.
Hearing about people kidnapping little children just makes my blood boil.
- Küçük çocukları kaçıran insanlar hakkında duymak kanımı kaynatıyor.
Sami fooled his family.
- Sami ailesini kandırdı.
That poor family lives from hand to mouth every month.
- O yoksul aile her ay kıt kanaat geçiniyor.
He is a man of flesh and blood with all his flaws.
- O tüm kusurları ile birlikte etten ve kandan oluşan bir adamdır.
He's a man of flesh and blood.
- O etten ve kandan oluşan bir adam.