He makes young girls' hearts flutter.
- O, genç kızların kalplerini çarptırıyor.
Time heals all broken hearts.
- Zaman tüm kırık kalpleri iyileştirir.
We had a heart-to-heart talk with each other.
- Biz, birbirlerimizle kalp-kalbe bir konuşma yaptık.
With her heart pounding, she opened the door.
- Kalp çarpıntısıyla, o kapıyı açtı
seni seviyorum.
We had a heart-to-heart talk with each other.
- Biz, birbirlerimizle kalp-kalbe bir konuşma yaptık.
Tom died of a broken heart.
- Tom kırık bir kalpten öldü.
Eating too much fat is supposed to cause heart disease.
- Çok fazla yağ yemek kalp hastalığına sebep olmalı.
He has a heart disease.
- Onun kalp hastalığı var.
The cause of death was cardiac arrest.
- Ölüm sebebi ani kalp durmasıydı.