Определение kaldırma в Турецкий язык Английский Язык словарь
- removal
- {i} elevation
- raising
- lift
Tom didn't lift a finger to help.
- Tom yardım etmek için bir parmağını kaldırmadı.
Can you help me lift this?
- Bunu kaldırmama yardım eder misin?
- heave
- heaving
- pickup
- superelevation
- uptake
- lifting
When you're about to have exams, lifting weights really does relieve stress, and it's also good for your mind and body.
- Sınavlarınız olduğu zaman, ağırlık kaldırmak gerçekten stresi azaltır, ve bu zihniniz ve bedeniniz için de iyidir.
Try lifting your left arm.
- Sol kolunuzu kaldırmayı deneyin.
- abolition
- hoist
- defeasance
- lift, lifting, hoist
- erection
- (Tıp) abduction
- cease
- removing
I'd suggest removing the comma.
- Ben virgülü kaldırmayı öneririm.
The error is still there. Is there still no chance of removing it?
- Hata hâlâ orada. Hâlâ onu kaldırma şansı yok mu?
- repeal
We request that they repeal this law.
- Biz onların bu yasayı yürürlükten kaldırmalarını istiyoruz.
I think they should repeal that law.
- O yasayı yürürlükten kaldırmaları gerektiğini düşünüyorum.
- rouse
- boost
- hoisting
- (Askeri) buoyancy
- deletion
- {i} rearing
- revocation
- uninstallation
- endurance
- kaldırmak
- raise
You have to raise your hand if you want to speak at the meeting.
- Toplantıda konuşmak isterseniz elinizi kaldırmak zorundasınız.
- kaldırmak
- lift
He's strong enough to lift that.
- Onu kaldırmak için yeterince güçlüdür.
This stone is too heavy to lift.
- Bu taş kaldırmak için çok ağır.
- kaldırmak
- remove
Landmines are cheap to put in place, but expensive to remove.
- Kara mayınlarını yerine koymak ucuzdur ama kaldırmak pahalıdır.
I had to remove the panel in order to access the computer.
- Bilgisayara ulaşabilmek için paneli kaldırmak zorunda kaldım.
- kaldırma. kal' etme
- removal. Stay 'to
- kaldırma akımı
- abolitionism
- kaldırma flabı
- lift flap
- kaldırma kapasitesi
- lifting capacity
- kaldırma katsayısı
- lift coefficient
- kaldırma kuvveti
- buoyancy, lift
- kaldırma merkezi
- centre of lift
- kaldırma silindiri
- lifting cylinder
- kaldırma sütunu
- mast
- kaldırma tertibatı
- lifting device
- kaldırma ve mekanik taşıma araçları
- (Hukuk) lifting and mechanical handling appliances
- kadeh kaldırma
- toast
Gentlemen, I'd like to propose a toast.
- Beyler, kadeh kaldırmak istiyorum.
- kaldıraç ile kaldırma
- pry
- kaldırmak
- take up
- kaldırmak
- {f} carry
- kaldırmak
- {f} hold
- yürürlükten kaldırma
- revocation
- kaldırmak
- endure
- kaldırmak
- turn up
- Kaldırmak
- unload
- kaldır
- uninstall
- kaldır
- cock up
- kaldır
- {f} removed
Poverty is not an accident. Like slavery and apartheid, it is man-made and can be removed by the actions of human beings.
- Yoksulluk tesadüf değildir. Kölelik ve apartheid gibi insan ürünüdür ve insan etkinlikleriyle ortadan kaldırılabilir.
There is a blank space in front of the first letter of this sentence that should be removed.
- Bu cümlenin ilk harfinin başında kaldırılması gereken bir boşluk var.
- kaldır
- deinstall
- kaldırmak
- abolish
If God really existed, it would be necessary to abolish him.
- Eğer tanrı gerkçekten var olsaydı, onu ortadan kaldırmak gerekli olabilirdi.
- kaldırmak
- elevate
- kaldırmak
- {f} take off
- kaldırmak
- get somebody up
- kaldırmak
- dismantle
- kaldırmak
- put something away
- kaldırmak
- take
At a Japanese-style inn, they take care of your every need, so you don't have to lift a finger.
- Japon tarzı bir handa, onlar her türlü ihtiyacınla ilgilenirler, bu nedenle parmağını kaldırmak zorunda kalmazsın.
They don't want to protect your freedoms. They want to take them away.
- Onlar özgürlüklerini korumak istemiyorlar. Onlar onları ortadan kaldırmak istiyorlar.
- halter kaldırma
- weight lifting
- kaldır
- (Bilgisayar) dismount
- kaldır
- (Bilgisayar) remove
First, remove the burrs.
- Önce çapakları kaldırın.
She removed the dishes from the table.
- Bulaşıkları masadan kaldırdı.
- kaldır
- (Bilgisayar) unmount
- kaldırmak
- cock
- kaldırmak
- raise up
- kaldırmak
- hold up
- kaldırmak
- void
- kaldırmak
- wake
- kaldırmak
- do
- kaldırmak
- abrogate
- kaldırmak
- pinch
- kaldırmak
- (Askeri) weigh
When you're about to have exams, lifting weights really does relieve stress, and it's also good for your mind and body.
- Sınavlarınız olduğu zaman, ağırlık kaldırmak gerçekten stresi azaltır, ve bu zihniniz ve bedeniniz için de iyidir.
My hobby is weight lifting.
- Hobim ağırlık kaldırmak.
- kaldırmak
- move
- kaldırmak
- cock up
- kaldırmak
- stomach
- kaldırmak
- set aside
- kaldırmak
- steal
- kaldırmak
- uplift
- kaldırmak
- take something off
- kaldırmak
- repeal
The Republicans want to repeal Obamacare.
- Cumhuriyetçiler Obamacare'i yürürlükten kaldırmak istiyor.
- yürürlükten kaldırma
- repeal
The Republicans want to repeal Obamacare.
- Cumhuriyetçiler Obamacare'i yürürlükten kaldırmak istiyor.
I think they should repeal that law.
- O yasayı yürürlükten kaldırmaları gerektiğini düşünüyorum.
- kaldır
- {f} lift
He hurt his arm lifting so much weight.
- Çok fazla ağırlık kaldırırken kolunu incitti.
Could an almighty god create a stone that he would not be able to subsequently lift?
- Yüce Allah sonradan kaldıramayacağı bir taş yaratabildi mi?
- kaldır
- raise up
- kaldır
- {f} lifting
When you're about to have exams, lifting weights really does relieve stress, and it's also good for your mind and body.
- Sınavlarınız olduğu zaman, ağırlık kaldırmak gerçekten stresi azaltır, ve bu zihniniz ve bedeniniz için de iyidir.
My wrists were sore after lifting wieghts.
- Ağırlıklar kaldırdıktan sonra bileklerim ağrıdı.
- kaldır
- {f} cock
- kaldırmak
- take away
- kaldırmak
- rear
- kaldırmak
- revoke
- kaldırmak
- put up
- kaldırmak
- heave
- kaldırmak
- hoist
- kaldırmak
- prise
- kaldırmak
- elide
- kaldırmak
- support
- kaldırmak
- pry
- kaldırmak
- tilt up
- kaldırmak
- bear
- kaldırmak
- axe
- kaldırmak
- cancel
- kaldırmak
- sustain
- el kaldırma
- hand lift
- kaldırmak
- give smb. a lift
- suyun kaldırma kuvveti
- (Mühendislik) (Natural) buoyancy of water
- Irk Ayrımını Kaldırma Komitesi
- (Hukuk) Committee on the Elimination of Racial Discrimination
- Kaldırmak
- omit
- Kaldırmak
- dismount
- atama kaldırma
- deallocation
- bayrak kaldırma
- flag
- bağlantıyı kaldırma
- demount
- bobin kaldırma
- package lifting
- bobin kaldırma donanımı
- package lifter arm
- cam kaldırma/indirme
- window regulator
- cenaze kaldırma
- undertaking
- dingil kaldırma tertibatı
- tag axle lift
- dingil kaldırma tertibatı
- axle lifting device
- diğer teknik engelleri ortadan kaldırma
- (Hukuk) removal of other technical barriers
- entegre kaldırma sistemi
- (Havacılık) integrated lift system
- jet kaldırma kuvveti
- (Havacılık) jet lift
- kaldır
- hoick
- kaldır
- uncheck
- kaldır
- upheave
- kaldır
- (Biyoloji) erect
- kaldır
- raiseup
- kaldır
- hoicks
- kaldır
- unchecked
- kaldırmak
- arouse
- kaldırmak
- deration
- kaldırmak
- get up
- kaldırmak
- boost
- kaldırmak
- to abolish, do away with
- kaldırmak
- to flush, start (game)
- kaldırmak
- to cause (something) to peel off in layers. kaldırıp atmak to get rid of, throw away
- kaldırmak
- blank out
- kaldırmak
- clear away
- kaldırmak
- perk
- kaldırmak
- jack
You'll have to jack up the car.
- Arabayı kriko ile kaldırmak zorunda kalacaksın.
- kaldırmak
- lift up
- kaldırmak
- (Konuşma Dili) to kidnap
- kaldırmak
- to dispatch (a vehicle), signal (a vehicle) to go
- kaldırmak
- heft
- kaldırmak
- clear
- kaldırmak
- (baş) poise
- kaldırmak
- to put (something) away or out of reach
- kaldırmak
- to lift, to raise, to hoist, to elevate; to erect; to carry; to remove; to cancel, to abolish, to annul, to abrogate, to do away with sth; to void; to put sth away; to clear sth away; to wake (sb up), to get sb up; to carry, to support, to bear; to stomac
- kaldırmak
- (for something) to bear, support
- kaldırmak
- blue pencil
- kaldırmak
- (Hukuk) (bir sistemi veya uygulamayı) to abolish
- kaldırmak
- move away
- kaldırmak
- to bear, endure, tolerate (someone's words or behavior)
- kaldırmak
- brook
- kaldırmak
- jack up
You'll have to jack up the car.
- Arabayı kriko ile kaldırmak zorunda kalacaksın.
- kaldırmak
- to make (someone) stand up; to get (someone) up (from bed)
- kaldırmak
- to lift up, raise, elevate
- kaldırmak
- do away with
We must make every effort to do away with all discrimination.
- Tüm ayrımcılığı ortadan kaldırmak için her türlü çabayı sarf etmeliyiz.
- kaldırmak
- erect
- kaldırmak
- slang to swipe, make off with, steal, lift
- kaldırmak
- bluepencil
- kaldırmak
- {f} upheave
- kaldırmak
- poise
- kaldırmak
- pick off
- kaldırmak
- scoop up
- kaldırmak
- {f} quash
- kaldırmak
- (Avrupa Birliği) waive
- kaldırmak
- pick up
- kaldırmak
- {f} upraise
- kaldırmak
- put away
- kaldırmak
- {f} uphold
- kaldırmak
- {f} reap
- kaldırmak
- {f} receive
- kaldırmak
- hist
- kaldırmak
- perk up
- kaldırmak
- pull up
- kaldırmak
- put aside
- kaldırmak
- put by
- kontrolü kaldırma
- decontrol
- kreyn kaldırma kapasitesi
- hoisting capacity of crane
- kutuplaşmayı kaldırma
- depolarization
- lenger kaldırma halatı
- (Askeri) catfall
- ortadan kaldırma
- removal
- ortadan kaldırma
- disposal
- ortadan kaldırma
- effacement
- parayı tedavülden kaldırma
- demonetization, taking money out of circulation
- sağlığa kadeh kaldırma
- pledge
- suyun kaldırma kuvveti
- buoyancy of water
- sıfır kaldırma
- zero suppression
- sınırlamaları kaldırma
- (Hukuk) lifting the restrictions, remove restrictions
- tedavülden kaldırma
- withdrawal
- tedavülden kaldırma
- retirement
- toprak kaldırma
- earth moving
- yürürlükten kaldırma
- rescission
- yürürlükten kaldırma
- abrogation
- yürürlükten kaldırma
- abatement
- yürürlükten kaldırma
- reversal
- yürürlükten kaldırma
- abolition, abrogation, repeal
- yürürlükten kaldırma
- desuetude