Seaside resorts, such as Newport, are very crowded in summer.
- Newport gibi, deniz kenarındaki tatil köyleri yaz aylarında çok kalabalıktır.
I heard someone call my name in the crowd.
- Kalabalıkta birinin adımı seslendiğini duydum.
Seaside resorts, such as Newport, are very crowded in summer.
- Newport gibi, deniz kenarındaki tatil köyleri yaz aylarında çok kalabalıktır.
The train was so crowded that I had to keep standing all the way.
- Tren o kadar kalabalıktı ki ben bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda kaldım.
Tom was surrounded by a horde of screaming fangirls.
- Tom bağıran fanatik kızlardan oluşan bir kalabalık tarafından çevrilmişti.
The busses are especially crowded during rush hour.
- Otobüsler özellikle işe gidiş geliş saatlerinde kalabalıktır.
My host family gave me a hearty welcome.
- Kalabalıki ailem bana sıcak bir karşılama yaptı.
The crowd pressed toward the gate.
- Kalabalık kapıya doğru bastırdı.
Istanbul is the most populous city in Turkey.
- İstanbul Türkiye'nin en kalabalık kentidir.
No city in Europe is as populous as Tokyo.
- Avrupa'da hiçbir şehir Tokyo kadar kalabalık değildir.
A crowd was gathering around him.
- Onun etrafında bir kalabalık toplanıyordu.
There seems to be a big crowd gathering outside our office building.
- Ofis binamızın dışında toplanan büyük bir kalabalık var gibi görünüyor.
The angry mob overturned cars and smashed storefront windows.
- Öfkeli kalabalık, arabaları devirdi ve mağazaların önündeki camları kırdı.
The angry mob wanted Jesus killed for blasphemy.
- Öfkeli kalabalık küfür için İsa'nın öldürülmesini istedi.
It is rude to point at people.
- İnsanları işaret etmek kalabalıktır.
There is a crowd of people on the street.
- Caddede bir kalabalık var.
Gaza is one of the most overcrowded and poorest colonies in the world.
- Gazze dünyanın en aşırı kalabalık ve fakir sömürgelerinden biridir.
Prisons are overcrowded.
- Hapishaneler aşırı kalabalıktır.