kadınlaştırma

listen to the pronunciation of kadınlaştırma
Турецкий язык - Английский Язык
feminization
The development of female sex characteristics
The act of feminizing, or the state of being feminized
the process of becoming feminized; the development of female characteristics (loss of facial hair or breast enlargement) in a male because of hormonal disorders or castration
{i} act of making feminine; process of becoming feminized; taking on of female sexual characteristics; acquiring female characteristics by the male (also feminisation)
kadın
woman

Where did you see the woman? - Kadını nerede gördün?

The woman eats an orange. - Kadın bir portakal yiyor.

kadın
female

She will be the first female Japanese astronaut. - O ilk Japon kadın astronot olacak.

He wanted female companionship. - O kadın arkadaşlık istedi.

kadın
women

Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering. - Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.

Women didn't care for him. - Kadınlar ondan hoşlanmadılar.

kadın
broad
kadın
{i} she

She is a selfish woman. - O bencil bir kadındır.

One out of 455 women doesn't realize she's pregnant until the twentieth week of pregnancy. - 455 kadından bir kadın gebeliğinin yirminci haftasına kadar hamile olduğunu fark etmez.

kadın
{i} hen

I was looking at a pretty hen. - Ben güzel bir kadına bakıyordum.

kadın
{i} Jane
kadın
girl

Women and girls would cross over the street rather than meet him. - Kadınlar ve kızlar onunla karşılaşmaktansa caddeyi geçmeyi tercih ederler.

The girl has grown into a slender woman. - Kız ince belli bir kadın haline geldi.

kadın
married woman

I'd never go out with a married woman! - Ben asla evli bir kadınla dışarı çıkmak istemem!

Tom found out that Mary was a married woman. - Tom, Mary'nin evli bir kadın olduğunu öğrendi.

kadın
eve

Tom falls in love with every woman he meets. - Tom tanıştığı her kadına âşık olur.

Mary is one of the most beautiful women I've ever met. - Mary, şimdiye kadar tanıştığım en güzel kadınlarından biridir.

kadın
wife

He was bored with his wife, an excellent woman he didn't deserve. - Hiç hak etmediği, harika bir kadın olan karısından bıkmıştı.

That woman is his wife, I think. - Sanırım, o kadın onun karısıdır.

kadın
petticoat
kadın
lady

The old lady got down from the bus. - Yaşlı kadın otobüsten indi.

She shot a warm smile at the old lady. - O, yaşlı kadına sıcak bir gülümseme fırlattı.

kadın
bird
kadın
skirt

At mosques, scarves, skirts and cardigans are offered for women to wear. - Camilerde kadınlar için örtü, etek ve hırka bulunur.

kadın
femme

Mary is a femme fatale. - Mary bir baştan çıkaran kadın.

kadın
moll
kadın
the woman
kadın
(Argo) pussy
Kadınlaştırmak
(Tıp) feminize
kadın
dame
kadın
lady's

The lady's wish is my command. - Kadının isteği benim emrimdir.

kadın
good at housekeeping
kadın
feme
kadın
gyno
kadın
distaff
kadın
gynous
kadın
prov. a title used after the names of older women
kadın
woman; married woman; lady; servant; female
kadın
(Konuşma Dili) cleaning woman; maid
kadın
woman who has lost her virginity
kadın
womenfolk
kadın
womankind
kadın
drag
kadın
ma
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение kadınlaştırma в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Kadın
karı
Kadın
eksikli
Kadın
bayan
Kadın
dişi
Kadın
hatun
Kadın
eksik etek
Kadın
(Hukuk) ZENNİ
Kadın
avrat
Kadın
zen
kadın
Bayan anlamında kullanılan bir unvan
kadın
Tahta kab
kadın
Bayan: "Hintli kadın toplantıyı renklendirmek için, herkesin kendisine bazı şeyler sormasını teklif ediyordu."- B. Felek
kadın
Hizmetçi
kadın
Dişi cinsten erişkin insan, erkek veya adam karşıtı: "Yanlarında, kendileriyle ahbaplık edecek dostlar, hizmetlerine koşacak kadınlar veya erkekler görmek isterler."- A. Ş. Hisar
kadın
Dişi cinsten erişkin insan, erkek veya adam karşıtı
kadın
Evlenmiş kız
kadın
Analık veya ev yönetimi bakımından gereken erdemleri olan
kadınlaştırma
Избранное