Tom attended high school for three years without missing a single day or ever being late.
- Tom bir tek gün bile kaçırmadan ya da hiç geç kalmadan üç yıl liseye devam etti.
I didn't want to risk missing the train, so I arrived at the station an hour early.
- Treni kaçırmayı riske atmak istemedim, bu yüzden istasyona bir saat önce geldim.
Tom had nothing to do with the kidnapping.
- Tom'un çocuk kaçırmakla ilgisi yoktu.
To my surprise, the noted psychologist was accused of a kidnapping.
- Benim için sürpriz oldu, ünlü psikolog çocuk kaçırmakla suçlandı.
Al Capone was finally sent away for tax evasion.
- Al Capone sonunda vergi kaçırmaktan hapse atıldı.
Don't let this chance slip by.
- Bu fırsatı kaçırmayın.
Investigators foiled a plot to hijack an airplane.
- Müfettişler bir uçak kaçırma planını bozdular.
I don't want to miss the plane.
- Uçağı kaçırmak istemiyorum.
Tom doesn't want to miss his flight.
- Tom uçuşunu kaçırmak istemiyor.
No abduction had been reported in that town since 1965.
- 1965 yılından bu yana o kasabada hiçbir adam kaçırma olayı bildirilmemişti.
Tom is wanted by the FBI for kidnapping.
- Tom çocuk kaçırmaktan dolayı FBI tarafından aranıyor.
Tom has been charged with kidnapping.
- Tom çocuk kaçırmakla suçlanıyor.
He's being accused of kidnapping.
- O adam kaçırmakla suçlanıyor.
To my surprise, the noted psychologist was accused of a kidnapping.
- Benim için sürpriz oldu, ünlü psikolog çocuk kaçırmakla suçlandı.
Tom is running because he doesn't want to miss his train.
- Tom koşuyor çünkü trenini kaçırmak istemiyor.
Tom runs because he does not want to miss his train.
- Tom koşuyor çünkü trenini kaçırmak istemiyor.
I didn't want to pass up the chance of seeing Hong Kong, so I agreed to go on the trip.
- Hong Kong'u görme şansını kaçırmak istemedim, bu yüzden geziye gitmeyi kabul ettim.
He does not pass up any opportunity to meddle in other people's business.
- O diğer insanların işine karışma fırsatını kaçırmaz.
Don't throw away a good opportunity.
- Güzel bir fırsatı kaçırma.
I find it hard to believe that Tom was involved in the kidnapping.
- Ben Tom'un adam kaçırmaya karıştığını inanmayı zor buluyorum.
Sami was planning a kidnapping.
- Sami bir adam kaçırma planlıyordu.
In a desperate attempt to escape, Tom hijacked a school bus but was quickly captured by the police.
- Kaçmak için olan umutsuz bir girişimde, Tom okul otobüsünü kaçırdı ama polis tarafından çabucak yakalandı.
Investigators foiled a plot to hijack an airplane.
- Müfettişler bir uçak kaçırma planını bozdular.
Her brother was probably abducted.
- Onun erkek kardeşi muhtemelen kaçırıldı.
Does Tom really believe that Mary was abducted by aliens?
- Tom gerçekten Mary'nin uzaylılar tarafından kaçırıldığına inanıyor mu?
Tom smuggled a bottle of whiskey into Mary's hospital room.
- Tom Mary'nin hastane odasına bir şişe viski kaçırdı
I didn't want to pass up the chance of seeing Hong Kong, so I agreed to go on the trip.
- Hong Kong'u görme şansını kaçırmak istemedim, bu yüzden geziye gitmeyi kabul ettim.
Investigators foiled a plot to hijack an airplane.
- Müfettişler bir uçak kaçırma planını bozdular.
Al Capone was finally sent away for tax evasion.
- Al Capone sonunda vergi kaçırmaktan hapse atıldı.
Tom has been charged with kidnapping.
- Tom çocuk kaçırmakla suçlanıyor.
Tom is wanted by the FBI for kidnapping.
- Tom çocuk kaçırmaktan dolayı FBI tarafından aranıyor.