War is not inevitable.
- Savaş kaçınılmaz değil.
Under the circumstances, bankruptcy is inevitable.
- Koşullar altında iflâs kaçınılmazdır.
The delay was unavoidable.
- Gecikme kaçınılmazdı.
His stupidity was unavoidable.
- Onun aptallığı kaçınılmazdı.
My uncle is a very heavy smoker; tobacco is indispensable to him.
- Amcam çok sigara içen biridir; tütün onun için kaçınılmazdır.
It's a foregone conclusion.
- Bu kaçınılmaz bir sonuç.
This match is a foregone conclusion. I'm not even going to watch it.
- Bu maç kaçınılmaz bir sonuç. Ben bile onu izlemeyeceğim.