I couldn't help blushing.
- Kızarmaktan kendimi alamadım.
Tom couldn't help blushing.
- Tom kızarmaktan kendini alamadı.
I couldn't help blushing.
- Kızarmaktan kendimi alamadım.
Man is the only animal that blushes. Or needs to.
- İnsan yüzü kızaran tek hayvandır. Ya da kızarması gereken.
Tom couldn't help blushing.
- Tom kızarmaktan kendini alamadı.
I couldn't help blushing.
- Kızarmaktan kendimi alamadım.
On the table, there was a plate with three fried eggs on it.
- Masada üzerinde üç kızarmış yumurta bulunan bir tabak vardı.
Tom bought a bucket of extra-spicy fried chicken and a container of coleslaw.
- Tom bir ekstra-baharat kovası, kızarmış piliç ve bir konteyner lahana salatası ısmarladı.
It was so hot in Australia yesterday that Tom managed to fry an egg on a shovel.
- Dün Avustralya'da hava o kadar sıcaktı ki Tom küreğin üstünde bir yumurta kızartmayı başardı.
Tom is frying an egg.
- Tom bir yumurta kızartıyor.