Betty is a pretty girl, isn't she?
- Betty güzel bir kızdır, değil mi?
His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
A good daughter will make a good wife.
- İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.
The Joneses love their daughter.
- Joneslar kızlarını sever.
That girl who has long hair is Judy.
- Uzun saçlı o kız Judy'dir.
That girl whose hair is long is Judy.
- Saçı uzun olan kız Judy.
I like roast chicken.
- Fırında kızartılmış tavuğu severim.
Dad uses fire to roast a chicken.
- Babam tavuk kızartmak için ateş kullanır.
The girl let the bird loose.
- Kız kuşu serbest bıraktı.
The girl released the birds from the cage.
- Kız kuşları kafesten serbest bıraktı.
The female student that sat in front of the teacher is from Germany.
- Öğretmenin önünde oturan kız öğrenci Almanyalıdır.
That female student is American.
- O kız öğrenci Amerikalıdır.
I miss my little sister.
- Küçük kız kardeşimi özlüyorum.
The mother missed her daughter who was away at college.
- Anne üniversitedeki kızını özledi.
What's your mother's maiden name?
- Annenin kızlık soyadı nedir?
What's your wife's maiden name?
- Karınızın kızlık soyadı nedir?
What's your wife's maiden name?
- Karınızın kızlık soyadı nedir?
What's your mother's maiden name?
- Annenin kızlık soyadı nedir?
Tom bought a bucket of extra-spicy fried chicken and a container of coleslaw.
- Tom bir ekstra-baharat kovası, kızarmış piliç ve bir konteyner lahana salatası ısmarladı.
I saw a video of a man who can fry chicken without using tongs.
- Maşa kullanmadan tavuk kızartabilen bir adamın videosunu izledim.
Mary wore bunny slippers.
- Mary kız terlikleri giydi.
Tom gave his daughter a stuffed bunny.
- Tom kızına bir doldurulmuş tavşan verdi.
The girls wore grass skirts and had flowers around their necks.
- Kızlar çim etekler giyiyordu ve boyunlarında çiçekler vardı.
Do those girls wear white skirts?
- O kızlar beyaz etek mi giyiyor?
I've got a queen of hearts.
- Benim bir kupa kızım var.
Once upon a time there lived a king and queen who had three very beautiful daughters.
- Bizr zamanlar, üç çok güzel kızı olan bir kral ve kraliçe yaşardı.
There was enormous resentment over high taxes.
- Yüksek vergiler hakkında büyük bir kızgınlık vardı.
Tom resented the fact that Mary got the promotion instead of him.
- Tom onun yerine Mary'nin terfi alması gerçeğine kızdı.
That girl who's wearing a scarf is a virgin.
- Bir eşarp takan o kız bakire.
I want to marry a virgin girl.
- Bakire bir kızla evlenmek istiyorum.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
Betty is a pretty girl, isn't she?
- Betty güzel bir kızdır, değil mi?
Jill is the only girl in our club.
- Jill Kulübümüzde tek kız.
Yesterday my sister went to Kobe.
- Dün kız kardeşim Kobe'ye gitti.
He deprived my little sister of all her toys.
- O benim kız kardeşimi oyuncaklarından etti.
Tom had always wanted a daughter.
- Tom her zaman bir kız evlat istemişti.
The daughter brushes her hair.
- Kız evlat saçını fırçalar.
His niece is attractive and mature for her age.
- Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur.
Tom has three nieces.
- Tom'un üç kız yeğeni var.
I ran into your girlfriend.
- Kız arkadaşına doğru koştum.
How can you be sure your girlfriend isn't faking her orgasms?
- Kız arkadaşının orgazm takliti yapmadığından nasıl emin olabilirsin?
He proposed to his girl friend with a ring he had stolen from a local jewelry.
- O yerel bir kuyumcudan çaldığı bir yüzükle kız arkadaşına evlenme teklif etti.
Mary is not a girly girl.
- Mary kız gibi bir kız değil.
Mary is a girly girl.
- Mary kız gibi bir kız.
Mary earned many badges as a girl scout.
- Mary bir kız izci olarak birçok başarı madalyası kazandı.
Have you ever bought cookies from a Girl Scout?
- Sen hiç bir kız izciden bisküviler aldın mı?
There's no doubt that the Maiden's Tower is a symbol of Istanbul, Turkey.
- Hiç şüphe yok ki Kız Kulesi İstanbul'un simgelerinden birisidir.
That teacher tends to be partial to female students.
- Şu öğretmen kız öğrencilere düşkün olma eğilimindedir.
That female student is American.
- O kız öğrenci Amerikalıdır.
There's no doubt that the Maiden's Tower is a symbol of Istanbul, Turkey.
- Hiç şüphe yok ki Kız Kulesi İstanbul'un simgelerinden birisidir.
I have a granddaughter about your age.
- Yaklaşık senin yaşında bir kız torunum var.
The old lady smiled at her granddaughter.
- Yaşlı bayan kız torununa gülümsedi.
Mary is smarter than most girls her age.
- Mary onun yaşındaki çoğu kız çocuğundan daha zekidir.
Many boys and girls were present.
- Birçok erkek ve kız çocuğu vardı.
Tom and his girlfriend are in the same class.
- Tom ve kız arkadaşı aynı sınıfta.
I want to learn to speak Hawaiian, so I can impress my girlfriend.
- Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.
He's got a steady girlfriend.
- Onun istikrarlı bir kız arkadaşı var.
Tom has a steady girlfriend.
- Tom'un istikrarlı bir kız arkadaşı var.
She remained a spinster all her life.
- Hayatı boyunca bir kız kurusu kaldı.
She goes to a girls' high school.
- O, bir kız lisesine gidiyor.
He teaches in a girls' high school.
- O bir kız lisesinde öğretmenlik yapıyor.
Tom blushed like a schoolgirl.
- Tom bir kız öğrenci gibi kızardı.
She showed me a picture of her mother as a schoolgirl.
- O bana annesinin bir kız öğrenci olarak resmini gösterdi.
Dan befriended one of the waitresses.
- Dan garson kızlardan birine yardım etti.
Tom asked the waitress for the wine list.
- Tom garson kızdan şarap listesini istedi.
He introduced his sister to me.
- O, bana kız kardeşini tanıttı.
Yesterday my sister went to Kobe.
- Dün kız kardeşim Kobe'ye gitti.
You should visit the maiden tower when you go to Istanbul.
All of them are just here to pick up girls.
- Onların hepsi sadece kızları götürmek için buradalar.
The girls are as busy as bees.
- Kızlar, arılar kadar meşguldür.
Do you think Mary is too fat to be a cheerleader?
- Mary'nin bir ponpon kız olamayacak kadar şişman olduğunu düşünüyor musun?
Tom's wife was a cheerleader.
- Tom'un karısı bir ponpon kızdı.
The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
- Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.
The two men competed for the young maiden's heart.
- İki adam genç kızın kalbi için yarıştı.
That pretty girl is my sister.
- O güzel kız benim kız kardeşim.
The pretty girl in the bikini is Tom's sister.
- Bikinili güzel kız Tom'un kız kardeşidir.
Tom giggled girlishly.
- Tom kız gibi kıkırdadı.
Do you know who that tall blonde girl in green is?
- Yeşil giyinmiş, o uzun boylu sarışın kızın kim olduğunu biliyor musun?
The blonde girl has a really nice cleavage.
- Sarışın kızın gerçekten güzel bir göğüs dekoltesi var.