Instead of going ashore, we stayed on the ship.
- Kıyıya gitme yerine gemide kaldık.
The swimmer, Cindy Nicholas, barely made it ashore at Dover at the end of the exhausting swim, but a spokesman from the Channel Swimming Association announced that she was in very good shape.
- Yüzücü, Cindy Nicholas, yorucu bir yüzmenin sonunda zorlukla Daver'de kıyıya vardı fakat Kanal Yüzme Derneğinden bir sözcü onun çok iyi bir durumda olduğunu duyurdu.
The island is about two miles off the coast.
- Ada kıyıdan yaklaşık iki mil uzaklıktadır.
On a good day, you can see the coast of Estonia from Helsinki.
- İyi bir günde, Helsinki'den Estonya kıyısını görebilirsin.
The promenade is parallel to the shore.
- Mesire yeri kıyıya paraleldir.
The ship made for the shore.
- Gemi kıyıya doğru gitti.
The city lies on the border of the coastal area and the neighboring highland.
- Kent, kıyı bölgesi ve komşu dağlar arasındaki sınırda yer alıyor.
The seashore looks particularly romantic in the moonlight.
- Deniz kıyısı özellikle ay ışığında romantik görünüyor.
Many locations, despite being situated near coastlines, have fairly extreme climates.
- Birçok yer, kıyı şeridine yakın olmalarına rağmen oldukça ekstrem iklimlere sahiptir.
The long coastline of the city contains sand and gravel.
- Kentin uzun kıyı şeridi kum ve çakıl içerir.
I live near the sea so I often go to the beach.
- Deniz kıyısında yaşadığım için sık sık plaja giderim.
The coast of the French Riviera has very beautiful beaches.
- Fransız Rivierası kıyısının çok güzel plajları vardır.
We walked on the banks of the Thames.
- Thames'in kıyısında yürüdük.
A man was fishing on the opposite bank.
- Bir adam karşı kıyıda balık avlıyordu.
Instead of going ashore, we stayed on the ship.
- Kıyıya gitme yerine gemide kaldık.
Tom said he won't go ashore.
- Tom kıyıya gitmeyeceğini söyledi.