My father will be forty soon.
- Babam yakında kırk yaşında olacak.
Ten, twenty, thirty, forty, fifty, sixty, seventy, eighty, ninety, one hundred.
- On, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz.
He seldom, if ever, comes.
- O nadiren, kırk yılda bir, gelir.
She seldom, if ever, goes to movies by herself.
- Nadiren, kırk yılda bir, kendi başına sinemaya gider.
Mary's unnerving to be around, because she's so finicky about everything.
- Her şeyde kılı kırk yaran biri olduğu için, Meryem'in etrafta olması sinir bozucu.