Fadil died of skull fractures.
- Fadıl kafatası kırıkları nedeniyle öldü.
Why do you have a fractured bone?
- Neden bir kırık kemiğin var?
The x-ray showed two broken fingers.
- Röntgen filminde iki kırık parmak görünüyordu.
This window has been broken for a month.
- Bu pencere bir aydır kırıktır.
He tried to put the fragments of a broken vase together.
- O, kırık bir vazonun parçalarını bir araya getirmeye çalıştı.
The windows in my room are cracked.
- Odamdaki pencereler kırık.
I want to find my old cracked mirror.
- Eski kırık aynamı bulmak istiyorum.
Tom was disillusioned.
- Tom hayal kırıklığına uğradı.
I am disillusioned with you.
- Seninle hayal kırıklığı duyuyorum.
My mother was disappointed by my failure.
- Hatamdan dolayı annem hayal kırıklığına uğradı.
My mother was disappointed by my failure.
- Başarısızlığım annemi hayal kırıklığına uğrattı.
A four-year-old American tourist was disappointed to realize that, in fact, the Sichuan province is not entirely made of spicy beef, in spite of its famously piquant cuisine.
- Dört yaşındaki Amerikalı turist, aslında, Sichuan eyaletinin ünlü mayhoş mutfağına rağmen tamamen baharatlı sığır etinden yapılmamış olduğunu farkettiği için hayal kırıklığına uğradı.
No, I'm not mad at you, I'm just disappointed.
- Hayır, sana kızgın değilim, sadece hayal kırıklığına uğradım.
I had some bad breaks.
- Bazı kötü kırıklarım vardı.
X rays are used to locate breaks in bones.
- X ışınları kemiklerdeki kırıkları bulmak için kullanılır.
The windows in my room are cracked.
- Odamdaki pencereler kırık.
Broken test tubes, cracked beakers - the work of careless students in the laboratory.
- Kırık test tüpleri, kırık deney şişeleri - Laboratuvarda dikkatsiz öğrencilerin çalışması.
Tom tried to put the broken pieces back together.
- Tom kırık parçaları tekrar birleştirmeye çalıştı.
He stuck the broken pieces together.
- O, kırık parçaları birlikte yapıştırdı.
Why do you have a fractured bone?
- Neden bir kırık kemiğin var?