Tom is trying to provoke me.
- Tom beni kışkırtmaya çalışıyor.
Linda danced with other men to provoke Dan.
- Linda Dan'ı kışkırtmak için başka adamlarla dans etti.
Tom instigated the whole thing.
- Tom her şeyi kışkırtıyordu.
You need to stop provoking fights with Tom.
- Tom'u kışkırtan kavgaları durdurmalısın.
I'm not provoking their daughters.
- Ben onların kızlarını kışkırtmıyorum.
He was provoked into hitting her.
- O ona vurmak için kışkırtıldı.
The aggression was provoked by all those gratuitous insults.
- Saldırı tüm bu gereksiz hakaretler tarafından kışkırtıldı.