I once saw a man walk barefoot over hot coals.
- Ben bir seferinde bir adamın çıplak ayakla sıcak kömürlerin üzerinde yürümesini gördüm.
I'm being raked over the coals.
- Ben kömürleri tırmıkla topluyorum.
Last year's output of coal fell short of the standard.
- Geçen yılın kömür çıktısı standardın gerisinde kaldı.
The vessel was loaded with coal, lumber, and so on.
- Gemi kömür, kereste, ve benzeri şeylerle yüklüydü.
Tom works for a company that sells charcoal.
- Tom mangal kömürü satan bir şirket için çalışıyor.
Tom does not know the difference between charcoal and carbon.
- Tom kömür ve karbon arasındaki farkı bilmiyor.
Coal, charcoal, coal coke and petroleum coke are used as fuels.
- Kömür, mangal kömürü, kok kömürü ve petrol koku yakıt olarak kullanılmaktadır.
Tom does not know the difference between charcoal and carbon.
- Tom kömür ve karbon arasındaki farkı bilmiyor.