I had my car filled up at the service station at the corner.
- Köşedeki servis istasyonunda arabama yakıt doldurttum.
The city hall is just around the corner.
- Belediye binası hemen köşede.
The soldiers cornered Tom at the edge of a high cliff.
- Askerler yüksek bir uçurumun kenarında Tom'u köşeye sıkıştırdılar.
I hit my funny bone on the edge of the table.
- Dirseğimi masanın köşesine çarptım.
In this corner of the room I'd like to put a house-plant.
- Odanın bu köşesinde bir sera kurmak isterim.
The house on the corner is ours.
- Köşe başındaki ev bizim.
How many vertices and faces does a pentagonal prism have?
- Bir beşgen prizmanın kaç köşesi ve yüzeyi vardır?
That man is a newspaper columnist.
- Şu adam bir gazete köşe yazarı.
Tom's column appears weekly.
- Tom'un köşe yazısı haftalık olarak çıkıyor.
I am going to the theater on the corner.
- Köşedeki tiyatroya gidiyorum.
There's a bank on the corner.
- Köşe başında banka var.
A square has four angles.
- Bir karenin dört tane köşesi vardır.
Triangles don't have four angles.
- Üçgenlerin dört köşesi yoktur.
Turning the corner, you will find my house.
- Köşeyi dönünce, evimi bulacaksın