There's a bank on the corner.
- Köşe başında banka var.
There used to be a post office on the corner.
- Köşe başında postahane vardı.
The soldiers cornered Tom at the edge of a high cliff.
- Askerler yüksek bir uçurumun kenarında Tom'u köşeye sıkıştırdılar.
She lives near the edge of Wripple, so she drives in every day.
- O, Wripple'ın köşesine yakın yaşıyor, bu yüzden o her gün araba sürmektedir.
Triangles don't have four angles.
- Üçgenlerin dört köşesi yoktur.
A square has four angles.
- Bir karenin dört tane köşesi vardır.
Turning the corner, you will find my house.
- Köşeyi dönünce, evimi bulacaksın
How many vertices and faces does a pentagonal prism have?
- Bir beşgen prizmanın kaç köşesi ve yüzeyi vardır?
That man is a newspaper columnist.
- Şu adam bir gazete köşe yazarı.
Tom's column appears weekly.
- Tom'un köşe yazısı haftalık olarak çıkıyor.
There used to be a post office on the corner.
- Köşe başında postahane vardı.
The house on the corner is ours.
- Köşe başındaki ev bizim.
That man is a newspaper columnist.
- Şu adam bir gazete köşe yazarı.
A square has four corners and four sides.
- Bir karenin dört köşesi ve dört kenarı vardır.
A square has four corners.
- Bir karenin dört köşesi vardır.
That man is a newspaper columnist.
- Şu adam bir gazete köşe yazarı.
I'm tickled pink to be here.
- Burada olduğum için zevkten dört köşe oldum.
Tom will be tickled pink when he sees you.
- O seni gördüğünde zevkten dört köşe olacak.