Sen hiç bu değersiz şeyin bazılarından kurtulmayı düşündün mü?
- Have you ever considered getting rid of some of this junk?
Tom'un bir sürü çöpten kurtulması gerekiyor.
- Tom needs to get rid of a lot of junk.
Babamın öldüğünde bıraktığı antikalar değersiz hurdalardan başka bir şey değildi.
- The antiques my father left when he died turned out to be nothing but worthless junk.
Web kocaman bir hurdalıktır.
- The Web is a big junkyard.
O hurdayı öyle yüksek bir fiyata gerçekten sattığına inanamıyorum.
- I can't believe that you really sold that junk for such a high price.
Burada yararsız bir sürü ıvır zıvırdan başka bir şey yok.
- There's nothing in here but a lot of useless junk.
Bütün bu ıvır zıvırla ne yapmak istiyorsun?
- What do you want to do with all this junk?
junk food = abur cubur besin değeri az olan yiyecek.
Tom neredeyse asla abur cubur yemez.
- Tom almost never eats junk food.
Tom çocuklarının abur cubur yemesine izin vermez.
- Tom doesn't allow his children to eat junk food.
Kuzenim bir esrarkeştir.
- My cousin is a junkie.
Yeni arabamın üstüne bir ağaç düştü ve onu hurdaya ayırmak zorunda kaldım.
- A tree fell on my new car and I had to junk it.
Kurtulmamız gereken bir sürü işe yaramaz döküntümüz var.
- We've got a bunch of useless junk we should get rid of.