Fadıl, Leyla'ya para, araba ve mücevherat sözü verdi.
- Fadil promised Layla money, cars, and jewellery.
Şu anda platin takı moda.
- At the moment, platinum jewellery is in fashion
O, o takıyı herkesin önünde takmaz.
- She doesn't wear that jewellery in public.
Tom Mary'ye hiç mücevherat vermedi.
- Tom has never given Mary any jewelry.
Ben hiç mücevherat almadım.
- I've never bought jewelry.
Bu elbiseyle ne tür bir takı takacaksın?
- What sort of jewelry are you going to wear with this dress?
Mary herhangi bir takı takmadı.
- Mary didn't wear any jewelry.
Onun mücevher kutusunu elden çıkarmak zorunda kaldı.
- She had to part with her jewelry box.
Pahalı bir mücevhere sahip değilim.
- I don't own any expensive jewelry.
Tom Mary'ye kuyumcuda ne satın aldığını sordu.
- Tom asked Mary what she had bought at the jewelry store.
O yerel bir kuyumcudan çaldığı bir yüzükle kız arkadaşına evlenme teklif etti.
- He proposed to his girl friend with a ring he had stolen from a local jewelry.
She had more jewellery ornamented about her than any three ladies needed.