O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
- It's good now; neither too heavy nor too light.
O şimdi bir mektup yazıyor.
- She is writing a letter now.
Şu anda bir bira içiyorum.
- I'm drinking a beer right now.
Tom'un şu anda Boston'da olmadığını duyuyorum.
- I hear that Tom isn't in Boston now.
Büyükannem hemen hemen her gün bir yürüyüş için dışarı çıkardı fakat şimdi o nadiren, kırk yılda bir, dışarı çıkar.
- My grandmother used to go out for a walk almost every day, but now she seldom, if ever, goes out.
O şimdi öğle yemeğinde dışarıda olacak, bu yüzden hemen aramamız bir işe yaramaz.
- He'll be out at lunch now, so there's no point phoning straight away.
Onun yardımı olmasa, şu an hayatta olmam.
- If it weren't for her help, I would not be alive now.
Şu anda istediğim para değil, fakat zamandır.
- What I want now is not money, but time.
Şimdi bile, biz halen onun gerçek katil olduğundan şüpheleniyoruz.
- Even now, we still doubt that he is the real murderer.
Zaman zaman okulda onunla karşılaşırım.
- I meet him at school now and then.
Tom zaman zaman Mary'den haber alır.
- Tom hears from Mary every now and then.
The pudding was now ready to be served.
Now I am six.
Now, stop that Jimmy!.
We all want what is now best for our children.
I think this band's sound is very now.